'Engellerin Ötesinde'

“Birçok İnsan Engellilere İkinci Sınıf İnsan Gibi Bakıyor”

Perspektif, Avrupa toplumlarında sıkça görünür olmayan Müslüman engellilere platform açtığı “Engellerin Ötesinde” serisinde kendisi engelli olan ya da engelli yakını olan bireylerle görüşüyor. Sema Elekçi, Almanya’da yaşayan bir yaşlı bakıcısı. Üç oğlu da görme engelli olan Sema Hanım’la bu mücadeleyi konuştuk.

Sizce “engel” nerede başlıyor?

Bence engel beyinde olan bir şey. Kişi isteyince aşamayacağı bir engel yok. Her engelin farkındalıkla aşılabileceğini, bu farkındalığın da toplumda yaygın olması gerektiğini düşünüyorum. Ne yazık ki bizim toplumlarımız bu farkındalık konusunda oldukça geride bir yerde duruyor.

“Bizzat Kendim Defalarca Hakarete Uğradım”

Bize çocuklarınızın sahip olduğu engelden bahseder misiniz? Bu durum sizin için günlük hayatta ne anlama geliyor?

Elhamdülillah; 26, 24 ve 17 yaşlarında üç oğlum var. Hepsinin görme engelli var.

İki yavrum görme engelliler için özel kurulan bir okula gidiyorlar. Okulda her şey onlara göre ayarlanmış durumda, fakat dışarıda durum böyle değil. Örneğin, evlatlarım kaldırımı hemen fark edemezler. Otobüs durağındaki göstergeleri de göremezler. Ancak telefonla bu göstergelerin fotoğrafını çekip büyüttüklerinde oradaki bilgileri okuyabilirler. Bu esnada bir sürü insan onlara çok acayip bir şey yapıyorlarmış gibi bakabiliyor. Zira evlatlarım etraflarındakileri görebilmek için telefonla çektikleri resimlerine çok yakından bakıyorlar. Bu sebeple evlatlarımla alay eden insanlar bile oldu. Bu da çocuklarımın psikolojik olarak çökmesine neden oluyor.

Bizzat kendim defalarca hakarete uğradım. “Ne biçim annesin sen! Çocuğunu doktora götür!” gibi konuya dair tıbbi bilgisi sınırlı insanların yorumları ya da evlatlarıma yönelik “sakat, kör, özürlü” gibi hakaretler başta beni, sonra da çocuklarımı derinden yaralıyor. Açıkçası bu tarz söylemlerle karşılaştığımda yaşadığım acıyı tarif edemem.

“Allah Bana Onları Emanet Ettiği İçin Güçlü Hissediyorum”

Çocuklarınızın engelini öğrendiğinizde neler düşündünüz?

İlk oğlum doğduğunda, henüz bir aylıkken doktor kontrolünde görme sıkıntısı olduğu yönünde teşhis aldık. En büyük evladımın görmesi çok sınırlı, diğer ikisinde ise gözlerinde yırtılma olduğu için ameliyat da mümkün değil. Hepsi çok küçükken bu teşhisi aldılar.

Öğrendiğimde tarif edilemez bir üzüntü yaşadım. Çaresiz bir hastalık olması beni psikolojik olarak başta zorladı. Yine de çok değişik doktorlara başvurdum. Sonuç ne yazık ki yine aynı oldu. Fakat aradan geçen 26 yıl içinde bu durumu kabullendim.

Şimdiye dek kendinizi en güçlü ve en zayıf hissettiğiniz yerler nereler? Buraları nasıl dönüştürmek isterdiniz?

Kendimi en zayıf hissettiğim yer, evlatlarıma yardımcı olamadığım anlar. En güçlü hissettiğim anlar ise bir anne olarak onları her koşulda korumak yönündeki içgüdülerim. Anne olarak en büyük servetim, Allah’ın beni bu iç güdüyle donatmış olması. Allah bana bu hayatta onları emanet ettiği için kendimi güçlü hissediyorum.

Evlatlarınızın başkalarını şaşırtan özellikleri var mı?

Engelli kelimesini duyunca birçok kişi sanki “ikinci sınıf insan” gözüyle bakıyor. Bu biraz da engelliliğe dair farkındalık kazanmamakla ilgili. Hem engelli olup hem de süper zeka olan insanlar var. Benim evladım hukuk eğitimi görüyor mesela. Bu hem büyük bir cesaret hem de kendi içinde taşıdığı güçlü bir cevher.

“Bu Dünyada Herkes Bir Engelli Adayı!”

Engeli olmayan bir bireyin hangi davranışı sizin için kabul edilmezdir?

Engelli insanlara dair, onların özel alanlarını ihlal edecek şekilde sorular sorulması bana kalırsa sınırların aşıldığı yerler.

Benim için asla kabul edilmez olan şey ise engellilere yönelik alaycı ifadeler. Çok kısa bir süre önce şöyle bir olay yaşadık: Havalimanında biletlerimizi vermiştik, oğlum engelli yerinde oturuyordu. Oradaki görevli bir iş için ayrılmıştı. O sırada insanların bakışları oğluma çevrildi ve sözlü müdahalede bulundular. Onun görme engelli olduğunu anlamamışlardı. Böyle bir durumda sanki insanlardan engelli kartlarını boyunlarına asıp gezmeleri bekleniyormuş gibi hissediyorum. Bir gence herkesin içinde bu şekilde rencide edici tavırlar sergilenmesini kabul edemiyorum.

Hangi konuda empati ve anlayış çağrısında bulunmak istersiniz?

“Özürlü” ya da “sakat” veya “kör, dört göz” gibi ifadelerle yaftalanmanın ne kadar ağır olduğunu hatırlatmak isterim. Engellilere yönelik alaycı olunmamalı. Bu dünyada herkes bir engelli adayı!

“Engellilere İkinci Sınıf İnsan Gibi Bakılmamalı”

Yaşadığınız şehirde değişmesini istediğiniz şeyler nelerdir? Düzenli gittiğiniz camide ya da Müslüman camia içerisinde değişmesini istediğiniz şeyler nelerdir?

Engellilere yönelik özel kabartma yazısı dersleri verilmesini ve görme engellilerin Kur’an-ı Kerim okuyabilmeleri için düzenlemeler yapılmasını çok isterim.

Onlara ikinci sınıf insan gibi bakılması, eksik görülmeleri, yeteneksiz görülmeleri, haklarında sanki ev kuramaz, çocuk sahibi olamaz gibi yargıların olması doğru değil. Tüm bunların değişmesini isterdim.

Engelli bireylere ya da engelli bireylerin yakınlarına tek bir çağrıda bulunacak olsaydınız, ne söylerdiniz?

Evlatlarımı yetiştirirken sabır ve güçlü olmayı öğrendim. Biz Allah’ın izniyle derdimizi seviyoruz, çünkü onu bize Rabbimiz verdi. Bu bir imtihan ve bundan alnımızın akıyla, Rabbimize layık olarak çıkmaya çalışıyoruz. Allah’ın sabırlı, güçlü, inançlı bireyler yetiştirebilmemiz için bize güç vermesini niyaz ediyoruz.

Elif Zehra Kandemir

Lisans eğitimini Münster Üniversitesinde Sosyoloji ve Siyaset Bilimi bölümlerinde çift anadal olarak tamamlayan Kandemir, Duisburg-Essen Üniversitesinde sosyoloji yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Ağırlıklı çalışma alanları göç sosyolojisi ve ırkçılık araştırmaları olan Kandemir Perspektif dergisi editörüdür.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler