Almanya’da Seçim Bitti, Peki Şimdi Ne Olacak?
Almanya 23 Şubat Pazar günü federal seçimler için sandığa gitti. Hristiyan demokratların ve aşırı sağın zaferiyle sonuçlanan seçim akabinde iç ve dış politikalara dair yapılan açıklamaları ve yeni koalisyon ihtimallerini sizin için derledik.

Almanya’da 59,2 milyon seçmen 23 Şubat Pazar günü Federal Seçimler için sandığa gitti. Trafik ışığı koalisyonu olarak isimlendirilen koalisyon hükûmetinin 6 Kasım’da dağılmasının ardından Başbakan Olaf Scholz (SPD), Almanya Anayasası’nın 68. maddesi uyarınca Federal Mecliste güvenoyu talebinde bulunmuştu. Olaf Scholz’un güvenoyunu kaybetmesinin ardından erken seçim kararı çıkmıştı. Hristiyan demokratların ve aşırı sağın zaferiyle sonuçlanan seçim akabinde iç ve dış politikalara dair yapılan açıklamaları ve yeni koalisyon ihtimallerini sizin için derledik.
Almanya’da Seçim Sonuçları: CDU/CSU Birinci
Seçimlerin ilk sonucuna göre Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partileri yüzde 28,6 oy oranıyla birinci çıktı. Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) ve Bavyera eyaletinde teşkilatlanmış kardeş parti konumundaki Hristiyan Sosyal Birlik Partisinden (CSU) oluşan CDU/CSU’nun oy oranı 2021’deki seçimlere göre 4,4 puan arttı. Almanya’da seçimlere dair anketlerde Friedrich Merz liderliğindeki CDU, yüzde 30 civarındaki tahminlerle birinci sırada yer alıyordu. Göç politikalarına karşı çıkan ve bu anlamda Merkel döneminden net bir şekilde ayrışan Merz’in lideri olduğu CDU’nun parti programında hem yüksek güvenlik politikalarına yer verilmesi hem de Müslümanların entegrasyona istekli oldukları sürece desteklenmesi vurgusu dikkat çekiyordu. Irkçılık ve İslamofobi ile mücadele ise lider partinin radarında görünmüyor.
“ABD’den Bağımsızlığımızı Elde Etmeliyiz”
ARD televizyonunda diğer başbakan adaylarıyla yapılan açık oturumda Friedrich Merz, seçim sonucuna ilişkin konuşmasında “Mutlak önceliğim Avrupa’yı güçlendirmek olacak. Böylece ABD’den bağımsızlığımızı elde edebiliriz.” dedi.
Kendisi açısından önemli olanın Avrupalıların kendi aralarında birlikte hareket etmesi olduğunu kaydeden Merz, “Şu anda Avrupa siyasetinin çoğu Almanya olmadan gerçekleşiyor. Elbette bunun seçim kampanyası ve bu ara dönemle de ilgisi var. Ancak Avrupa Birliği’nin pek çok başbakanı, devlet ve hükûmet başkanıyla yakın diyalog halindeyim.” ifadelerini kullandı.
ABD Başkanı Donald Trump’ın geçen hafta yaptığı açıklamalardan sonra ABD yönetimin, Avrupa’nın kaderine büyük ölçüde kayıtsız kaldığının açık olduğunu savunan Merz, bu nedenle haziran sonundaki NATO zirvesine doğru nasıl ilerleyeceklerini merak ettiğini belirterek, “Hâlâ mevcut hâliyle NATO’dan bahsediyor olacak mıyız? Ya da çok daha hızlı bir şekilde bağımsız bir Avrupa savunma kabiliyeti oluşturmak zorunda kalmayacak mıyız? Dolayısıyla bu benim mutlak önceliğim.” değerlendirmesinde bulundu.
ABD’li iş insanı Elon Musk’ın Almanya’daki seçim kampanyasına yaptığı son müdahalelerin benzeri olmayan bir vaka olduğuna dikkat çeken Merz, “Washington’dan gelen müdahaleler, Moskova’dan gördüğümüz müdahalelerden daha az dramatik, sert ve nihayetinde çirkin değildi. Dolayısıyla iki taraftan da öylesine büyük bir baskı altındayız ki şu anda benim mutlak önceliğim Avrupa’da bir birlik oluşturmak.” ifadelerini kullandı.
Friedrich Merz, Ukrayna’nın kendisini savunması için desteklenmesi konusuna da değinerek, Ukrayna’nın yeteri kadar desteklenmediğini, aksi takdirde Ukrayna’daki savaşın üç yıl sürmeyeceğini belirtti.
Gelecek haftalarda Amerikan hükûmetinin Ukrayna savaşına ilişkin tutumunun ne olacağından emin olmadığını aktaran Merz, “Son birkaç gündür edindiğim izlenim, Rusya ve Amerika’nın Ukrayna ve Avrupa olmadan birbirini bulduğu yönünde. Bu da bizim için son derece kritik bir durum olacak. Bu nedenle Almanya’da mümkün olduğu kadar çabuk harekete geçebilecek bir hükûmete ihtiyacımız var.” diye konuştu.
Avrupa’da yeni bir dönemin başladığını ilan eden Merz’in tutkulu bir Atlantikçi olarak ABD’ye dair son zamanlarda geliştirdiği ton farkı, İkinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği 80 yıl içindeki benzeri görülmemiş dönüşümlerden biri olarak görülüyor. Bunun sebebi olarak ise Trump yönetiminin 1945’ten bu yana yürürlükte olan Avrupa’ya yönelik güvenlik garantilerini kaldırabileceğini öne sürmesiyle güven sarsılması gösteriliyor.
Merz, Aşırı Sağ ile İşbirliği Yapacak mı?
Seçimin galiplerinden biri de aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi oldu. AfD önceki seçimlere göre oy oranını 10,4 puan artırarak yüzde 20,8 ile ikinci oldu.
Tüm Alman halkını temsil eden bir federal hükûmet kurmak için çalışacağını dile getiren Merz, Almanya’nın sorunlarını çözecek bir federal hükûmet kurmaya çalışacağını belirterek, “Bu federal hükûmetin nasıl kurulacağını henüz bilmiyoruz. İki değil, sadece bir koalisyon ortağımız olmasını istediğim bir sır değil. Ancak Almanya’daki seçmenler kararını verdi ve muhtemelen gece saatlerinde kesinleşecek olan bu seçim sonucunu kabul etmek zorundayız.” dedi.
AfD ile bir koalisyonun söz konusu olmadığını yineleyen Friedrich Merz şöyle devam etti:
“AfD seçmenleri bunu önceden biliyordu. Yine de bu partiye oy verdiler. Şimdi nasıl bir hükûmet kurabileceğimizi görmemiz gerekiyor. Ancak bir kez daha belirtmek isterim ki, bu ancak sonuçlar kesinleştiğinde belli olacak ve o zamana kadar spekülasyon yapabileceğimizi sanmıyorum. AfD ile çok temel, farklı görüşlerimiz var. Örneğin dış politikada, güvenlik politikasında ve diğer pek çok alanda. Onlar bizim istediğimizin tam tersini istiyorlar. İşte bu yüzden işbirliği olmayacak.”
Öte yandan, Almanya’daki genel seçimde ikinci sıraya yerleşen aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin adayı Alice Weidel, ilk sırayı alan Hristiyan Demokrat CDU/CSU ittifakıyla koalisyon hükûmeti kurmak istiyor.
Halkın iradesini gerçekleştirmek için seçimin galibi olan Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerine el uzattıklarını söyleyen Weidel, CDU/CSU ile koalisyon görüşmelerine açık olduklarını belirtti. Seçim sonuçlarının seçmenlerin AfD-CDU/CSU koalisyonunu istediğini gösterdiğini dile getiren Weidel, CDU/CSU’nun SPD ve Yeşiller ile koalisyon kurması hâlinde seçim vaatlerinin hiçbirini gerçekleştirmesinin mümkün olmayacağını savundu.
Weidel, ancak Friedrich Merz yönetimindeki CDU/CSU’nun bu eli tutmasını beklemediğini de belirterek, kendileri yerine trafik ışığı koalisyon hükûmeti veya Sol Parti ile devam edilmesi durumunda, AfD’nin gelecek yıllarda Almanya’daki en güçlü siyasi hareket olacağını iddia etti. Bu açıklama, Weidel’ın CDU’nun SPD ve Yeşiller ile koalisyon kurması durumunda 2029 seçimlerinde AfD’nin oylarını önemli oranda artırmayı umduğunu düşündürüyor.
AfD Lideri Weidel’ın Rusya ve ABD’ye Bakışı
Siyasi analistler de Weidel’in koalisyon hükûmetinde yer almasını muhtemel görmezken, AfD’nin ana muhalefet olmasını bekliyor. AfD’nin bir önceki seçime göre oylarını neredeyse ikiye katlaması dikkat çekerken, Weidel seçim sonucunu “tarihî bir başarı” olarak nitelendirdi.
Weidel, “Bu, şimdiye kadar elde ettiğimiz en iyi sonuç. Son federal seçimlerde kazandığımız oyun iki katına çıkarmayı başardık. Halkın iradesini gerçekleştirmek için elimizi uzatıyoruz.” ifadesini kullandı.
Almanya’da son yıllarda “aşırı sağ popülizmin yüzü” olarak görülen 46 yaşındaki Alice Weidel, 2017’deki genel seçimlerde ilk kez federal milletvekili olmuştu. AfD’nin “güçlü kadını” olarak da nitelendirilen Weidel, özellikle göçmen karşıtı söylemiyle dikkat çekerken, dedesi Hans Weidel’in Nazi Almanyası’nda Schutzstaffel (SS) adlı paramiliter oluşumun üyesi olduğu ve Hitler döneminde askerî yargıç olarak görev yaptığı ortaya çıkmıştı. Öte yandan, Weidel dedesiyle hiçbir teması olmadığını ve geçmişi hakkında hiçbir şey bilmediğini ifade etmişti.
Weidel, 9 Ocak’ta, ABD’li iş insanı Elon Musk’ın sahibi olduğu X sosyal medya platformu üzerinden canlı yayın yapmış ve buradaki açıklamaları eleştirileri oklarının hedefi olmuştu.
Geleneksel aile değerlerini savunmasıyla bilinen AfD’nin adayı olan Weidel’in özel hayatının partinin değerleriyle çatıştığına ilişkin tartışmalar sık sık gündeme gelse de Alman siyasetçi herhangi bir çatışma olmadığını savunuyor. Almanya’nın Rusya’ya yönelik yaptırımlarını eleştiren Weidel, bu yaptırımların ne Rusya’ya ne de Ukrayna’ya fayda sağlamadığını sadece ülke ekonomisine zarar verdiğini öne sürüyor.
Weidel, Ukrayna’da devam eden savaşın “Almanya’yı ilgilendirmediğini” belirterek ülkenin Ukrayna ile Rusya arasındaki “toprak anlaşmazlıklarına” müdahale etmemesi ve “taraf tutmaktan kaçınması” gerektiğine inanıyor. Rusya-Ukrayna Savaşı’nı sona erdirecek olası barış müzakerelerinin “önemli olduğunu” ifade eden Weidel, ABD Başkanı Donald Trump’ın barış görüşmelerini kolaylaştırma çabalarını destekliyor.
Peki Koalisyon Hükûmeti Nasıl Şekillenecek?
Almanya’da ilk sonuçlara göre CDU/CSU-SPD koalisyonu ihtimali öne çıkıyor. Sandık çıkış anketine göre Almanya Federal Meclis’te sandalye dağılımı şu şekilde: CDU/CSU 208, AfD 152, SPD 120, Yeşiller 85, Sol Parti 64.
Sandık çıkış anketinde şu anda FDP ve BSW’nin meclise giremeyeceği görülüyor. CDU/CDU lideri Friedrich Merz, AfD ile kesinlikle koalisyon hükûmeti kurmak istemediğini açıklaması nedeniyle CDU/CSU-AfD koalisyonu mümkün görünmüyor.
Bu durumda toplam 328 milletvekiline ulaşan CDU/CSU ve SPD arasında bir koalisyon hükûmetinin kurulması en güçlü ihtimal. Bunun dışında 3’lü koalisyon seçenekleri de gündeme gelebilir. Buna göre toplam 374 milletvekiline ulaşan CDU/CSU-SPD-Yeşiller koalisyonu da bir diğer ihtimal. CDU/CSU-SPD -Yeşiller koalisyonu renklerinden dolayı “Jamaika koalisyonu” olarak adlandırılıyor.
Yeni Mecliste 19 Türk Asıllı Milletvekili
Almanya’da 23 Şubat’ta yapılan genel seçimde, 19 Türk asıllı aday, milletvekili olarak Federal Meclis’e (Bundestag) girmeye hak kazandı. Almanya’da geçen seçim döneminde 18 Türk kökenli kişi parlamentoya girmişti. Sosyal Demokrat Parti (SPD) 7, Sol Parti (Die Linke) 7, Hristiyan Demokrat Parti (CDU) 2, Yeşiller (Grüne) 2, Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) 1 Türk kökenli milletvekili çıkaran partiler oldu.
Hakan Demir, Metin Hakverdi, Macit Karaahmetoğlu, Mahmut Özdemir, Aydan Özoğuz, Derya Türk Nachbaur ve Serdar Yüksel SPD’den parlamentoya seçilen isimler oldu.
Sol Parti’den ise Gökay Akbulut, Ateş Gürpınar, Ferat Koçak, Cansın Köktürk, Cansu Özdemir, Cem Hamit İnce ve Mirze Edis meclise girmeye hak kazanırken CDU’dan Serap Güler ve Tijen Ataoğlu, Yeşiller’den ise Ayşe Asar ve Filiz Polat milletvekili seçildi.
CSU’dan da Hülya Düber, partisinin ilk Türk kökenli milletvekili oldu. Genel seçimler, ülkede yaşayan Türk toplumu tarafından yakından takip edildi. Ülkede çifte vatandaşlığı olan Türklerin, seçimlere geçen yıllara göre daha fazla ilgi gösterdiği belirtildi.
Almanya Türk Toplumu (TGD) Eş Genel Başkanı Gökay Sofuoğlu, yaptığı açıklamada,”Seçime katılım oldukça fazla, yüzde 84 dolayında. Almanya gibi bir ülkede, seçim yorgunu bir ülkede bu katılım önemli. Bu gerek aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin gerek diğer partilerin seçmenleri mobilize etmede başarılı olduğunu gösteriyor. Bu parti iktidarda olmasa da diğer partiler onunla koalisyon kurmayacaklarını söyleseler de maalesef o parti, siyaseti, şu anda merkezin siyasetini işgal etmiş durumda.” ifadelerini kullandı.
Almanya’daki Seçim Avrupa İçin de Önemli
İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı (IGMG) Genel Sekreteri Ali Mete, Almanya’daki bu seçimlerin Avrupa’nın geleceği için de önem taşıdığını söyledi.
Mete, “Almanya’da gerçekleşen seçimler, uluslararası çatışmalardan, savaşlardan, insan hakları ihlallerine, sağcı popülist siyaset ve dilin normalleşmesinden giderek zorlaşan yaşam koşullarına kadar çok zorlu bir dönemde yapıldı. Yaşanan gelişmeler, insanların devlete ve siyasete olan güvenini, daha iyi bir geleceğe, adalete ve evrensel insan haklarına olan inancı gibi pek çok şeyi son yıllarda ciddi şekilde zedeledi.” dedi.
Böylesi kritik bir dönemde Avrupa’nın geleceği için de önem taşıyan Almanya Federal Meclis Seçimleri sonucunda başarı elde eden demokratik partilerin büyük sorumlulukları olduğunu ifade eden Mete, “Yeni hükûmetin, toplumsal birlik, ekonomik refah, uluslararası barış ve huzur yönünde başarılı çalışmalar yapmasını temenni ediyoruz. Ayrıca tüm vatandaşların bilhassa göçmen kökenli insanların ve Müslümanların güvenini tekrar kazanacak adımlar atmalarını bekliyoruz. Seçim sonuçlarının Almanya ve Avrupa için hayırlı olmasını dileriz.” diye konuştu.
Almanya’da Seçimin Kaybedenleri
Mevcut Başbakan Olaf Scholz’u yeniden başbakan adayı gösteren Sosyal Demokrat Partisinin (SPD) oy oranı bir önceki seçime göre 9,3 puan düştü. SPD, yüzde 16 oy oranı ile üçüncü sırada yer alıyor. Alman Entegrasyon ve Göç Araştırmaları Merkezi (DeZİM)’in araştırmasına göre Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) göçmen kökenli seçmen kesimi arasında en fazla destek bulan parti idi.
Yeşiller Partisinin de 2021’deki seçimlere göre oy oranı 3,1 puan düşerek yüzde 11,6’ya indi. Başarılı bir seçim kampanyası yürüten Sol Partinin oyları ise bir önceki seçime göre 3,9 puan arttı. Meclise girmesi kesin gözüyle bakılan Sol Parti, sandık çıkış anketine göre yüzde 8,8 oy aldı.
FDP Meclis Dışında
Hükûmetten ayrılarak ülkede erken genel seçime gidilmesine neden olan Hür Demokrat Parti (FDP) de bu seçimlerde büyük kayıp yaşadı. 2021’deki seçimlere göre oyu 7,1 puan düşen FDP’nin oy oranı ilk sandık çıkış anketinde yüzde 4,3 olarak görülüyor. Seçim barajının yüzde 5 olduğu ülkede sonuçlar bu şekilde kesinleşirse FDP, meclis dışında kalacak.
Hür Demokrat Parti’nin (FDP ) Genel Başkanı Christian Lindner aktif siyasetten çekildiğini duyurdu. Christian Lindner sosyal medya platformu X’ten yaptığı açıklamada, “Federal seçimler FDP için yenilgiyle sonuçlandı ancak Almanya için umut verici bir yeni başlangıç oldu. İşte ben bunun için mücadele ettim.” ifadesini kullandı.
Lindner, “Yoğun ve zorlu 25 yıla yakın bir sürenin minnettarlığı ile artık aktif siyasetten çekiliyorum.” değerlendirmesinde bulundu. Christan Lindner geçen yıl kasım ayında dağılan koalisyon hükümetinde maliye bakanlığı yapmıştı. (AA,P)