'AGG'

2024 Yılı Ayrımcılık Bilançosu: Siyahi ve Başörtülü Kadınlar En Kırılgan Gruplar

Federal Ayrımcılıkla Mücadele Dairesinin 2024 verilerine göre Almanya’da ayrımcılık vakaları artarken en fazla etkilenenler siyahi, başörtülü ve engelli kadınlar oldu. İş hayatı başta olmak üzere kamu hizmetlerine erişimde çoklu dışlanma biçimleri dikkat çekiyor.

Fotoğraf: miniartkur - Shutterstock.

Almanya’da federal hükûmetin paylaştığı 2024 yılı raporundaki veriler, Almanya’daki ayrımcılık olgusunun iş hayatında yaşadığı sıkıntılar nedeniyle yardım talep eden bireylerin sayısındaki artışa da dikkat çekiyor. Federal Ayrımcılıkla Mücadele Dairesi (Antidiskriminierungsstelle des Bundes – ADS) tarafından hazırlanan rapor, kuruma yapılan yapılan 11.405 bireysel başvuruya dayanıyor. Diğer bir deyişle ADS verileri, yaşadıkları sıkıntıları ihbar eden kişilerin vakalarıyla sınırlı. Bu vaka sayısı, 2023’e kıyasla yüzde 6 oranında bir artışa işaret ediyor. 2019’dan bu yana ayrımcılık nedeniyle yapılan başvuruların ise ikiye katlandığı belirtiliyor. Ayrımcılıktan en fazla etkilenenler ise hem ırkçılığın hem de cinsiyetçiliğin hedefi olarak kadınlar.

En Fazla Ayrımcılığa Uğrayanlar: Siyahi, Başörtülü ve Engelli Kadınlar

ADS’nin derlediği verilere göre, bildirilen vakaların yüzde 43’ü ırk temelli, yüzde 27’si engellilik temelli, yüzde 24’ü ise toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılıkla ilgili. Ayrımcılığın nerede yaşandığı sorusuna ilişkin raporda, başvuruların en büyük kısmının (yüzde 33) iş hayatına -örneğin, iş arama süreci ya da iş yeri ortamı- ait olduğu belirtildi.

Cinsiyete dayalı ayrımcılık, 2024 yılı raporunun odak noktası. Rapora göre grupların ayrımcılık vakaları, cinsiyet faktörüne göre, orantısız biçimde dağılıyor: 2024’te cinsiyet temelli ayrımcılıkla ilgili 2 bin 133 başvuru yapıldı. Bu rakam, beş yıl öncesinin rakamlarına kıyasla iki katından fazla bir artışa işaret ediyor. Raporda şöyle deniyor: “Ayrımcılıktan durumdan en çok kadınlar etkilenmektedir. Kadınlar daha az para kazanmakta ve daha kötü kariyer fırsatlarına sahiptir.” Raporun bulgularını değerlendiren Ayrımcılıkla Mücadele Komiseri Ferda Ataman, cinsel tacizin de “Ne yazık ki Almanya’da kadınların çalışma hayatının bir parçası,” olduğunu belirtti. İş başvuruları sırasında başörtülü veya engelli kadınlar genellikle olumlu cevap ya da geri dönüş alamıyor.

Rapor, ayrımcılığa uğrayan kadınlar arasında siyahilerin, başörtülülerin ve engele sahip bireylerin en fazla etkilenen grupları oluşturduğu belirtiyor. Rapor, bu nedenle, toplumsal cinsiyetin diğer kimlik nedenle ayrımcılık türleriyle kesiştiği durumlarda genel riskin arttığını ve bazı grupların çok katmanlı dışlanmalara daha açık hâle geldiğini ortaya koyuyor.

Kesişimsel Durumlar: Ayrımcılık Birden Fazla Saikle Yapılabiliyor

ADS raporu, bireylerin ayrımcılığı çoğu zaman yalnızca tek bir gerekçeye dayalı olarak yaşamadığını, aksine farklı kimlik özelliklerinin kesişiminde yer alan kişilerin çok katmanlı dışlanma biçimlerine maruz kaldığını vurguluyor. Toplumsal cinsiyetin, etnik kökenin, dini aidiyetin ve engellilik durumunun bir araya gelmesi, belirli grupların ayrımcılığa açıklığını artırıyor.

Bu bağlamda, özellikle başörtüsü taşıyan kadınlar hem toplumsal cinsiyet hem de dinî kimliklerinin görünürlüğü açısından dikkate değer bir örnek teşkil ediyor. Raporda, bu grubun iş başvurularında geri dönüş alma ihtimalinin daha düşük olduğu, kamu hizmetlerinden yararlanırken olumsuz muameleyle karşılaştıkları ve toplumsal alanda daha sık dışlandıkları yönünde bulgular yer alıyor.

Hem kadınların hem de göçmen kökenli bireylerin ayrımcılık riskinin yüksek olduğu raporda ifade ediliyor. Ayrıca başörtüsü taşıyanların bu riskin kesişiminde yer aldığına da yer veriliyor. Farklı ayrımcılık biçimlerinin nasıl iç içe geçerek pekiştiğine dair derinlik analiz eksikliğini olduğunu vurguluyor. Rapor bu durumları tarif etmek amacıyla kesişimsel (interseksiyonel) ayrımcılık kavramına atıf yapıyor. Fakat bu çoklu dışlanma deneyimlerine tespitler, nicel verilere dayanıyor ve detaylı nitel incelemere raporda -kısıtlı örnekler dışında- yer verilmiş değil.

Ayrımcılık Konusundaki Hukuki Sınırlar: “AGG Asgari Standartlar Dahi Karşılamıyor”

ADS’nin görev tanımı gereği işlevi, ayrımcılığa uğrayan bireyleri bilgilendirmek, hukuki danışmanlık sunmak ve gerektiğinde destekleyici mekanizmalara yönlendirmekle sınırlı. Ayrımcılıkla mücadelede Almanya’daki temel yasal çerçeve olan Genel Eşit Muamele Yasası (Allgemeines Gleichbehandlungsgesetz – AGG) ise, raporun metodolojik arka planını tamamlayan bir unsur. Ancak söz konusu yasa, hem ADS tarafından hem de birçok sivil toplum kuruluşu tarafından uzun süredir yetersiz bulunuyor. AGG yalnızca özel hukuk ilişkileri çerçevesindeki ayrımcılıkla ilgileniyor; kamu kurumlarında yaşanan ayrımcılık ise bu yasanın kapsamı dışında kalıyor. Bu durum, devlet kurumlarının dolaylı ya da dolaysız olarak sebep olduğu ayrımcılık karşısında mağdurların korunmasız kalmasına yol açabiliyor.

Geçtiğimiz yıl kuruma ulaşan 11.405 başvurudan biraz fazlası -yaklaşık 9.000’i – AGG kapsamına giriyor. Geri kalan başvurularda ise bu yasanın sunduğu koruma geçerli değil. Federal Ayrımcılıkla Mücadele Dairesi Başkanı Ferda Ataman, 3 Haziran 2025’te sunulan yıllık raporun ardından yaptığı açıklamada, yasanın reform ihtiyacına dikkat çekti. Geçtiğimiz yasama döneminde bu konuda somut adım atılmadığını belirten Ataman, “Bu yasa, Avrupa’daki en zayıf ayrımcılıkla mücadele yasalarından biri. Çoğu zaman Avrupa’daki asgari standartları dahi karşılamıyor. Almanya’da yanlış park etmek, bir insanı ayrımcılığa uğratmaktan daha ciddi şekilde cezalandırılıyor. (…) “Almanya’da insanlar bir restoranda, bir kamu kurumunda olduğundan daha iyi şekilde ayrımcılığa karşı korunuyor,” dedi.

“Devletin Dışlamayı Normalleştirmesi Endişe Verici”

AGG’nin kapsamının genişletilmesi, kamu kurumlarını da içerecek şekilde güçlendirilmesi ve ayrımcılıkla mücadelede etkili uygulama mekanizmalarının hayata geçirilmesi yönündeki bir diğer AGG reformu çağrısı, İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Kadınlar Teşkilatı Başkanı tarafından da yapıldı. Aynur Handan Yazıcı, özellikle başörtülü kadınların yaşadığı çok yönlü ayrımcılığın artık münferit değil, yapısal bir sorun olduğunu ifade etti:

“Resmî makamlara bildirilen ayrımcılık vakalarının sayısının 2024 yılında daha da artmış olması bizi şaşırtmadı, ama yine de derinden sarsıldık. Özellikle çok yönlü ayrımcılığa maruz kalan Müslüman kadınlar için ayrımcılık artık istisnai bir durum değil, toplumsal bir gerçekliktir. Başörtülü insanlar Almanya’da iş piyasasında her geçen gün daha da kötü şanslara sahip oluyor, başvurularda eleniyorlar. Üyelerimizin deneyimleri de bunu açıkça gösteriyor.

Devletin, bu dışlamanın normalleşmesine bizzat katkıda bulunması özellikle endişe verici. Başörtülü Müslüman kadınların kamu hizmetinin neredeyse tüm alanlarından dışlanmasıyla devlet yıkıcı bir mesaj veriyor. Devlet onları işe almıyorsa, özel bir şirket neden alsın?

Mart 2025’te Alman Entegrasyon ve Göç Araştırmaları Merkezine (DeZIM) bağlı Ulusal Ayrımcılık ve Irkçılık İzleme Örgütü (NaDiRa) tarafından yayımlanan rapor da ADS’ye benzer bir tespit yapmış ve ayrımcılığa en fazla maruz kalanlar arasında Müslüman kadınlar ve siyahi bireyler bulunduğunu belirtmişti. (P)

Perspektif’le Avrupa gündemini günlük takip etmek ister misiniz? Perspektif bültenine kaydolun, Avrupa'daki gelişmeler e-posta kutunuza gelsin.

 

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler