'Dosya: "Gönüllülük"'

Ferdî Çıkar İle Toplumsal Hizmet Arasında Gönüllülük

Bugün gönüllülük olgusu bireysel fayda, reklam veya dünyevi çıkar olarak değerlendiriliyor. Ancak bunu, İslami perspektifte de olduğu şekliyle, topluma hizmet ve Allah’a kul olma temelinde yeniden tesis etmek gerekiyor.

@Shutterstock değişiklikler: Perspektif

Günümüzde gönüllülük seküler toplumlarda iki şekilde anlaşılmaktadır: ilki, ücretsiz iş olarak kabul edildiği ekonomik tanım ile; ikincisi ise kişinin kendi iradesiyle yaptığı boş zaman etkinliği. Gönüllülük çalışmalarının tipik faydaları arasında tecrübe edinme ve güven kazanma, yeni beceriler öğrenme, “fark yaratmaya” yardımcı olmak ya da yeni insanlarla tanışmak; tüm bunları yaparken diğer insanlara, kişinin içinde yaşadığı topluluğa ve genel olarak topluma hizmet vermek bulunmaktadır. Son yıllarda gönüllülük küresel bir fenomen/olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin çöp ve atıklarla dolu ancak yerel otoritelerin ve hükûmetlerin el atmadığı doğal ortamlarda çöp toplayan gönüllüleri ele alalım. 2015’ten bu yana var olmasına rağmen, “#trashtag” etiketinin 2019’da çevrimiçi popülaritesinin birden artmasıyla bu trend yeniden canlandırıldı. Ayrıca bu trend kıyı şeritlerinin ortaya çıkması, canlı habitatlarının yeniden tesis edilmesi ve halka açık alanların yeniden canlandırılması gibi, manzaraların dikkate değer bir biçimde dönüştürülmesine katkıda bulundu. Ne var ki, gönüllü hizmetler/gönüllülük, temizlik çabalarından daha geniş kapsamlıdır. Birleşik Krallık’ta 166 bin gönüllü kuruluş mevcuttur. Bunların ekonomiye katkısının 17 milyar Sterlin’den fazla olduğu tahmin ediliyor. Bunlar sağlık, engellilik, yaşlılar, gençler, çocuklar, doğanın ve hayvanların korunmasına yardımcı olmak; spor ve açık hava etkinlikleri gibi pek çok çeşitli yaşam alanını kapsamaktadır. Müslümanlar içinse gönüllülük biraz daha geniş bir anlama sahiptir ve bunun en yüksek ifadelerinden biri ilahî bilginin aranması ve aktarılmasıdır. Bunun için her amelden önce halis bir niyete sahip olunması gerekir.

Yukarıda bahsi geçen gönüllü çöp toplama faaliyetlerini örnek olarak ele alacak olursak, bu kısa menzilli çabaların atık üretim ve giderme sorununun temel nedenlerini ortadan kaldırmadığı ve tecrübesiz ancak hevesli gönüllüleri tehlikeye maruz bırakabileceği yönünde bazı eleştiriler yapılmıştır. Dolayısıyla, herhangi bir gönüllü faaliyetin başlangıcında uygun eğitimi almak önemlidir. Bazıları için gönüllülük resmî ancak yarı zamanlı bir çaba olabilir; bazıları içinse sürekli bir faaliyet ve bir yaşam biçimi hâlini almıştır. Ayrıca gönüllülük gayriresmî ve geçici olarak da gerçekleştirilebilir. Hangi durum olursa olsun, Müslüman gönüllüler, yaşamın her aşaması ve kişisel koşullarla ilgili, gönüllü uğraşlara göre öncelikli olabilecek bireysel sorumlulukların farkında olmalıdır. Bu da şu demektir: Kişi Allah’ın kendisine zaten tayin etmiş olduğu görevi başka bir görev için geçerli bir sebep olmadan terk etmeme konusuna özen göstermelidir.

Gönüllülüğün sosyal medya tarafından hızla popüler bir trend olarak yükselmesiyle, İslam geleneğine aykırı siyasi felsefe ve görüşlerin varlığı nedeniyle, her gönüllülük türünün koşulsuz bir biçimde takdire değer olmayabileceğinin farkında olmak önemlidir. Gönüllülük ve siyasi aktivizm arasında bir ayrım yapmak ve gönüllü faaliyetlerinin büyük şirketler tarafından yürütüldüğünde bunun kendi imajlarını artırmak ya da kamusal ve siyasi incelemeler karşısında ahlaki ya da etik olmayan uygulamalarını gizlemek için kullanılan bir halkla ilişkiler olabileceği akıldan çıkarılmamalıdır.

İngiltere’de Edinburgh Dükü Uluslararası Ödül Programı gençlere yönelik erken formatif gönüllülük hizmeti sağlamaktadır. Bu programda bronz, gümüş ve altın ödül için tamamlanması gereken önemli aşamalar bulunmaktadır. Kazanılmak istenen ödülün derecesine göre bireylerin ya da toplulukların üç ila 18 ay arasında gönüllülük hizmeti vermesi gerekiyor. Yaşamlarının sonraki safhalarında pek çok genç, üniversite kulüpleri ya da toplum tarafından düzenlenen gönüllü faaliyetlere katılabilir; yine aynı şekilde devlet kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ya da yardım kuruluşları bünyesinde gönüllü faaliyetlerde bulunabilirler. Gönüllü Kuruluşlar Ulusal Konseyi (NCVO) “gönüllü kuruluşların birleştirilmesi, temsil edilmesi ve desteklenmesi” rolüne sahiptir ve faaliyet, finans, hukuk ve strateji alanlarında üretim ve geliştirme yeteneklerini geliştirmek, finansman kaynaklarını yönetmek, kampanyalarının etkinliğini artırmak ve etkili yönetişim uygulamak için gönüllü kuruluşlara geniş bir kaynak yelpazesi sunmaktadır. Gönüllü Kuruluşlar Ulusal Konseyi’nin (NCVO) rehberlik hizmeti verdiği alanlardan biri de gönüllü haklarıdır. Resmî bir iş sözleşmesi olmadığından Birleşik Krallık’ta, gönüllüler çalışanlar ile aynı haklara sahip değildir ancak denetim, eğitim, sağlık ve güvenlik meseleleri ile ev sahibi organizasyonun ne tür masrafları karşılayacağı gibi konuları kapsayan bir anlaşma sunulabilir.

Daha büyük organizasyonlar, “eşitlilik ve çeşitlilik” taahhütlerini içeren resmî bir gönüllülük politikası belirleyebilir, böylelikle motivasyonları ve arka planları ne olursa olsun herkes katılabilir. NVCO’nun kuruluşlara tavsiyede bulunduğu bir diğer önemli konu, gönüllülere nasıl teşekkür edileceğinin de dâhil olduğu “gönüllüyü unutmama” konusudur. Bu, gönüllü olma gerekçelerindeki değişimin göstergesidir; zira geçmişte gönüllülük hizmeti, hizmetten yararlananlarla tek taraflı bir ilişki içerisinde kültürel ya da dinî bir geleneğe dayanan fedakâr bir faaliyet iken, günümüzde gönüllülük daha bireyci hâle geldi ve gönüllü faaliyetlere bağlılık sadece somut kişisel faydalar elde edildiği sürece devam ediyor. İslami bakış açısına göre, İnsân suresinde de bildirildiği gibi (76:8-9) gönüllü işler yalnızca Allah uğruna yapılır: “Onlar kendileri sevip istedikleri hâlde yoksula, yetime ve esire de yemek verirler. (Ve şöyle derler), ‘Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz, sizden ne karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz.’” Bu nedenle seküler bağlamda olduğu gibi maddi bir çıkar gözetmek yerine, Müslüman gönüllüler, başkalarına hizmet etme imkânı buldukları için onur duydukları manevi bir çaba içinde olduklarını düşünürler. Elbette bu, ev sahibi kuruluşların gönüllülere yönelik takdir jestlerinden vazgeçmesi gerektiği anlamına gelmiyor.

Apolitik, yerel ve faaliyetleri açısından özerk kaldıkları sürece, sivil derneklerin Batı demokrasilerinin temel taşı olduğu görüşü vardır. Sivil katılımın bu tür dernekler aracılığıyla sağlanması durumunda, toplumun herhangi bir siyasi müdahale ya da denetim olmaksızın ihtiyaç hasıl olduğu yerlere doğrudan hizmet sunma konumunda olduğu öne sürülüyor. Ancak, hükûmetlerin gönüllü hizmet sektörüne bel bağlamasının, kendi yükümlülüklerini başkalarına yaptırmanın bir biçimi olduğu da öne sürülüyor. Öte yandan, gönüllü eksikliği görülen koşullarda hükûmetlerin devreye girmesi durumunda hükûmet ya da devlet fonlarının gönüllü faaliyet gerekçelerini (motivasyonlarını) kirlettiği; hizmet sunumunun parasal bir yönü oluştuğunda hizmet kalitesini düşürdüğüne dair görüşler de mevcuttur. Bu nedenle, kamu hizmetlerinin sunumunda hükûmet, piyasa güçleri ve gönüllü sektörü arasındaki denge konusunda ciddi sorular var.

Burada şunu kaydetmekte yarar var: “Sivil toplum” kavramı “devlet” kavramına bağlantılı olarak meydana çıkar; oysa ideal İslam bağlamında, devletin toplumdaki yetkileri ve işlevi kapsam olarak önemli ölçüde azaltılmıştır. Devletten bağımsız bir sosyal refah sisteminin bilinen bir örneği, Osmanlı Devleti’ndeki vakıf sistemidir. Vakıf sistemi, barınak sağlama, fakirlere yardım, tıbbi yardım ve diğer birçok hizmetleri sunmada önemli bir rol üstleniyordu. Bu kamu vakıfları ve yapılan bağışların yanı sıra birbirine fütüvvet geleneğiyle bağlı loncalar da vardı. Fütüvvet geleneği, peygamberlerin, sahâbîlerin ve eyliyaların izinden giderek kardeşlik, misafirperverlik, cömertlik ve onurlu davranışlarla insanlara hizmet eden asil bireyler yetiştirme geleneğidir. Ne var ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda, mali denetim ve idari merkezîleşmenin yanı sıra sekülerleşme süreçlerini takiben, yapısal değişiklilerle vakıf kuruluşlarının rolü kısıtlanmış; devletin kamu hizmetlerindeki rolü artırılmış ve aynı zamanda loncaların kapanmasıyla fütüvvet geleneği de zayıflamıştır. Bugün derneklerin gönüllüleri idaresine yönelik herhangi bir yasal çerçevenin olmadığı İngiltere gibi Türkiye de gönüllülük oranının en düşük olduğu ülkeler arasındadır. İslami dünya görüşünün tadil edilmesi, Müslümanların çoğunluk veya azınlık olarak yaşadıkları ülkelerdeki değişen siyasi ve ekonomik eğilimlere karşı, gönüllülüğü ve başkalarına hizmeti istikrarlı hâle getirecektir. Bu durumda gönüllülük müessesesi; bireysel fayda, kendi reklamını yapma arzusu ya da siyasi ideolojiler ve şirket çıkarları için araçsallaştırılma karşısında, başkalarına şefkatle yardım etme, Allah’ın kulu olarak kişinin kendi varlığına ve varlık amacına dayanan bir uygulama olarak tesis edilebilir.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Diğer Gündem Yazıları

Son Yüklenenler