Koronavirüs Gölgesinde Avrupa’da Açıktan Okunan Ezanlar
Koronavirüs salgını esnasında Avrupa'da birçok ülkede ezanlar okunuyor. Peki bu ezanların arka planı, Müslüman cemaatin ezanlarla ilgili düşüncesi nasıl? Murat Gümüş değerlendirdi.
Koronavirüs salgını dünya geneline yayıldı. 2019 yılının aralık ayında Çin Halk Cumhuriyeti’nin Wuhan Bölgesi’nde ilk defa tespit edilen virüs, bugüne kadar dünya genelinde 2 milyona yakın kişide teşhis edildi ve 110 binden fazla kişinin ölümüne yol açtı. Salgınla mücadelede ülkeler birçok tedbir uygulamasını yürürlüğe koymuş durumda. Virüsün yayılmasını yavaşlatmak ve özellikle yaşlıların ve hastaların içinde bulunduğu risk grubuna bulaşma ihtimalini azaltmak için özellikle sosyal mesafe uygulaması her ülkede farklı şekillerde yürürlükte. Kimi yerlerde tavsiyeler, kimilerinde yasaklamalarla kalabalık ortamların önüne geçilmeye çalışılıyor.
Bu uygulamalar arasında Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler fark etmeksizin inananları belki de en çok etkileyen önlemlerden bir tanesi hiç kuşkusuz ibadethanelerdeki toplu ibadetlerin ve toplanmaların yasaklanması oldu. İnanan insanlar ibadethanelerine artık eskiden olduğu gibi gidemiyorlar. Müslümanlar açısından bakıldığında ibadet, sosyal aktivite, manevi danışmanlık ve hatta günlük çay-kahve sohbetinin merkezi olan camiler de bu süreçte ıssız kaldı. Her ne kadar Avrupa’daki dinî cemaatler sohbet, manevi danışmanlık ve din dersleri gibi hizmetlerinin bir kısmını çok hızlı bir şekilde telefon ve internet üzerinden üyelerine sunmaya başlasalar da camiye gidememenin oluşturduğu manevi boşluğun yeri sanal alternatiflerle doldurulamıyor.
Müslümanlar, camiye gitme arzusu ve ihtiyacını belki de her zamankinden daha güçlü bir şekilde hissediyor. Kendilerinin, ailelerinin ve yakınlarının sağlığı hakkında kaygılanan, salgına karşı verilen mücadelede dükkan ve işletmeleri kapanan, işten çıkarılma veya iflas tehlikesiyle karşı karşıya kalan, dünyayı saran salgının Allah’tan bir ikaz olup olmadığı sorusuna cevap arayan veya uçuş yasaklarından dolayı vefat eden yakınlarının cenazelerine gidemeyen insanlar camilerin sunduğu teselliye her zamankinden daha muhtaç. Camilere gidememekten belki de en çok etkilenenler emekliler ve yaşlılar. Zira birçoğu için camiler günlük hayatlarında gidebildikleri ve vakit geçirebildikleri yegane ortamları oluşturuyor. Özellikle yıllar önce cami binasının satın alınmasında büyük fedakarlıklarda bulunmuş, inşaatında ter dökmüş olan emektarların elleriyle kurulmasına vesile oldukları camilere gidememek onlar için hiç kuşkusuz ayrı bir sızı.
Açıktan Teselli ve Motivasyon Ezanları
Almanya’da başta Duisburg (DİTİB) ve Hannover (IGMG), daha sonra Hollanda ve ardından başka Avrupa ülkelerinin muhtelif camilerinden gelen ve sosyal medya ve mesajlarla yayılan açıktan okunan ezan görüntüleri koronavirüs salgınının oluşturduğu karamsar atmosferi bir anda yumuşatmayı başardı. Kayıtları görenlerde ilk anda oluşan şaşkınlık yerini sevinç ve tarifi zor duygulara bıraktı. Ezanlarla birlikte Müslümanlar için korku, kaygı, endişe ve yas atmosferine bir teselli penceresi açıldı.
Şaşkınlık uyandıran diğer husus ise, bu süreçte ilk olarak DİTİB Duisburg Merkez Camii’nde ezanın akşam vaktinde açıktan okunmasında Duisburg kiliselerinin oynadığı rol. Almanya’nın diğer şehirlerinde olduğu gibi salgından dolayı kapılarını üyelerine kapatmak zorunda kalan Duisburg kiliseleri bu sıkıntılı süreçte Hristiyanlara moral ve motivasyon verebilmek için her akşam saat 19:00’da çanlarını çalma kararı almıştı. Kilise temsilcileri Duisburg’ta çok sayıda Müslüman’ın da yaşadığına işaret ederek, onların da moral ve motivasyona ihtiyaç duyabileceklerini cami yönetimine iletti. Cami yönetiminin de bu dayanışmaya ezanla katılabileceklerini söylemesi üzerine salgın esnasında motivasyon ve teselli amaçlı ilk ezan okunmuş oldu.
Açıktan ezan videosunu gören bazı cemiyetlerin idarecileri yaşadıkları şehirlerin belediye yetkilileri ile irtibata geçerek, korona salgınından dolayı uygulanan kısıtlamaların yürürlükte olduğu ve camilerde ibadetin mümkün olmadığı süre için açıktan ezan okuma izni için başvuruda bulundular. Bazı belediyelerin yetkilileri Müslümanların bu taleplerine anlayış göstererek geçici olarak, kimilerine camilere günde bir kez, kimilerine ise haftada bir kez açıktan ezan okuma izni verdiler. Çok sayıda cami ise izin alamadı. Berlin’de açıktan ezan okuma izni bir camiden geri alındı. Berlin Senato yetkilileri iznin geri alınmasında, okunan ezan nedeniyle cami önünde toplanan kalabalığın salgın nedeniyle yürürlükte olan toplanma yasağını ihlal ettiğini öne sürdü.
Açıktan Okunan Ezanlar Müslümanlar İçin Neden Önemli?
Peki bu konu neden bu kadar dikkat çekiyor? Aslında Avrupa’da her vakitte ve her camide ezan okunduğu göz önüne alındığında, konu ezan mı yoksa açıktan okunuşu mu? Belki daha da önemlisi: Bu konuyu her gün gündemde tutan nedir?
İzin alan cami cemaatlerinin, açıktan ezan okuyan müezzinlerin, imamların ve caminin yakınında yaşayan Müslümanların sevinçleri birçok video çekiminde de görülüyor. Fakat Hannover, Amsterdam veya Köln’de okunan ezan sesleri ve görüntüleri sadece çevre sakinlerine değil, sosyal medya ve WhatsApp üzerinden 10 binlerce insana ulaşıyor. Her bir ezan videosu binlerce kez izleniyor.
Cemaat ve cami mensuplarına özel görüşmelerde şu an açıktan okunan ezanların kendileri için ne ifade ettiği sorulduğunda, bu sıkıntılı zamanda bir de camilere gidemiyor olmanın, cuma namazlarını kılamıyor olmanın, yaklaşan Ramazan ayına manen hazırlığı her zamanki gibi camide yapamıyor olmanın oluşturduğu üzüntüye karşı küçük ve sembolik de olsa güçlü bir teselli olarak gördüklerini söylüyorlar.
“Ezanlarla Negatif Din Özgürlüğü Zedeleniyor” İddiası
Bazıları ise bu gelişmeye başka bir pencereden daha bakıyor. O da kamusal alanda Müslüman varlığının kabulü. Almanya’da dışardan duyulabilecek şekilde ezan okunması din özgürlüğü kapsamına girse de ve böylelikle anayasal güvence altında olsa da açıktan okunan ezanların sayısı oldukça az. Mesela Almanya’da yaklaşık 2700 caminin yalnızca 35 tanesinde dışardan duyulabilecek şekilde ezan okunabiliyor. Bunların arasında kimi camiler günde birden fazla vakitte, kimi günde bir defa, kimisi ise haftada bir kez ezanlarını hoparlörlerden yayınlayabiliyorlar. Ancak bu yolda atılan adımlar çoğu kez engellere takılabiliyor.
Önde gelen tartışma konularından biri, camilerin yakın çevresinde bulunan gayrimüslimlerin hoparlörden gelen sesin kendilerini rahatsız ettiği gerekçesiyle şikayetleri. Bir diğer öne çıkan tartışma konusu ise gayrimüslimlerin ezanı kendilerine dinî bir dayatma, hatta negatif din özgürlüklerinin zedelenmesi olarak görmeleri ve bunun anayasa ihlali olduğunu öne sürmeleri. Buna ilaveten ezanı açıktan okuma teşebbüsleri yeni cami inşaatları gibi özellikle aşırı sağcı kesimler tarafından farklı yollarla engellenmeye çalışılıyor. Bu dış faktörlere bir de çok sayıda cemiyet başkanının cemaati bu tartışmalarla yıpratmamak için bu tarz teşebbüslere mesafeli yaklaşması ekleniyor.
Ezanlarla Yaşanılan Ülkeye Duyulan Aidiyet Hissi
Bu sorunların hepsi aslında doğrudan veya dolaylı olarak Müslümanların kamusal alanda kabulü tartışmalarına da temas ediyor. Koronavirüs salgını bağlamında açıktan ezan okunması konusunda Müslümanlar arasında bu meseleye bu açıdan yaklaşanlar da var. Şu an verilen geçici ve sınırlı izinlerin Müslümanların kamusal alanda kabulü ve Müslümanlara bu zor günlerde sahip çıkılması olarak görenler de var. Bu durum, tesellinin yanında Müslümanların yaşadıkları Avrupa ülkelerine aidiyet hissetmelerine de katkıda bulunuyor.
Kimine göre ise açıktan okunan ezanlar ve bunun için verilen izinler, son yıllarda Müslümanlara uygulanan ayırımcılığa, dışlayıcı dile, özellikle başörtülü kadınlara ve camilere yönelik saldırılara karşı da bir teselli ve sahiplenme ifadesi.
Konuya çok daha farklı yerlerden bakanlar da var elbette. Mesela açıktan okunan ezanları “güneşin batıdan doğuşu” olarak yorumlayanlar da var. Veya ezanları özellikle sağ popülistlerin ve aşırı sağcıların korkulu rüyası olan sözde “Batı’nın İslamlaşması”na kanıt olarak yorumlayanlar da var. Bu yaklaşımlar aslında, “Bu salgın çok büyük neticeler ve devrimler doğuracak” şeklindeki algıya herkesin kendi zaviyesinden bir katkısı gibi duruyor. Zira bu yaklaşımlar Avrupa’da ve genel olarak Batı’da ve aslında tüm dünyada ezanın uzun yıllardan beri ve hatta yer yer açıktan okunduğunu gözden kaçırıyor ve açıktan okunan ezanlara maksadının dışında bir anlam yüklüyor. Bu yorumlar oldukça sorunlu, zira bu yaklaşımlar ezanın özellikle popülistler tarafından araçsallaştırılmasına ve bu güzel gelişmeler üzerinden kutuplaştırıcı söylemlerin gelişmesine zemin hazırlayabilir.
Açıktan Okunan Ezanlar Çoğulcu Toplum İçin De Bir Fırsat
Salgın sırasında yer yer açıktan okunan ezanlara farklı anlamların yüklendiği kesin: Namaza davetin yanında ezanlar kimi Müslümanlar için teselli, kimi için motivasyon, kimi için kabul görme, kimileri ise kimliksel korku kaynağı. Kim ne anlam yüklerse yüklesin, açıktan okunan ezanlar namaza çağrının yanında her dindarın kendi dinini bir diğerinin dinî inancına saygı göstererek yaşayabileceği bir toplum idealine gidebilecek yolda bir fırsat olarak da görülmeli. Koronavirüs salgınının toplumun kutuplaşmasına mı yoksa dayanışmasınamı vesile olacağı tartışılırken, açıktan okunan ezanlar üzerinden topluma önemli yapıcı mesajların verilmesi doğru olacaktır. Bunun ilk başlangıcı Almanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi (KRM) üyelerinin, Hristiyanların en önemli günleri olan Paskalya Yortusu esnasında Hristiyanların sükunet içinde ibadetlerini yapabilmeleri için açıktan ezan okuma faaliyetlerine ara verme kararı ile yapılmış oldu.
Bunun yanında koronavirüs salgını esnasında uygulanan kısıtlamalar süresince açıktan ezan okuma hakkını tanıyan belediyelere göstermiş oldukları hassasiyetten dolayı teşekkür etmek uygun olacaktır. Dışardan duyulan ezan sesleri Müslümanları şaşırttığı kadar gayrimüslim komşularımızı da şaşırtıyordur. Özellikle onlarla irtibata geçerek, bu günlerde okunan ezanın ne anlama geldiği, ne için okunduğu ve genelde ne kadar sürdüğü anlatmalı, onların anlayışı için çaba gösterilmelidir. Bunu yaparken özellikle Müslüman cemaatlerin uyguladığı komşulara destek projeleri hakkında bilgi vermek ve onlara yardım teklifinde bulunmak elbette çok yerinde bir adım olacaktır. Fakat her şeyden önce salgın süresince açıktan ezan okunması konusunda dolaylı olarak ilk adımı atmış olan Duisburg kiliselerine teşekkür borcu olduğunu bilmemiz gerek.