'Almanya'

Güvercinler ve Şahinler Arasında Savrulan Almanya

Rusya-Ukrayna Savaşı, Almanya iç ve dış siyasetinde silah yardımından mülteci politikasına, Rusya'ya olan gaz bağımlılığından ekonomiye kadar birçok çelişkiyi gün yüzüne çıkardı.

Fotoğraf: @Belikova Oksana Shutterstock.

Almanya’da değişimin ekonomi, toplum ve refah için vazgeçilmez olduğu kabul edilir. Fakat Rus ordusunun 24 Şubat 2022’de 8 yıl içinde ikinci kez Ukrayna’ya girmesinden sonra Alman iç ve dış siyasetinde gözlenen değişim ve bilhassa dış politikadaki çelişkiler birçok Almanya uzmanını şaşırtmış durumda.

Hükûmet İçinde ve Dışındaki Çelişkiler

Çelişki sadece hükûmet ve muhalefet arasında değil. Sosyal Demokrat Partili (SPD) Başbakan Olaf Scholz, krizi ilk andan itibaren oldukça temkinli yürütüyor ve Almanya’nın tek başına karar almasını hiç istemiyor. Sanki Yeşiller ve ana muhalefet grubu Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) savaşın hızına uyum sağlıyorlar, hatta kovalıyorlar; Scholz ise onlara yetişmeye çalışıyor. Şubat başında -esasen savunma bakanlığının bir iletişim kazası olan- Almanya’nın Ukrayna’ya 5 bin askeri kask yardımı yapacağı haberiyle başlayan serüvende, şimdi ağır Leopard ve Marder tankların verilmesi gündemde.

Berlin hükûmeti Ukrayna’ya uçaksavar Gepard verme kararı alınca, Ukrayna’nın Berlin Büyükelçisi Andrij Melnyk, diplomatik adaba aykırı ifadelerle, “Yeterli sayıda mühimmat vermezseniz hiç vermeyin.” dedi ve Leopard gibi daha ağır tanklar talep etti. Bu da üç ay içinde yaşanan oldukça önemli bir gelişme. Ancak bu gelişmeden daha hızlı alının bir karar var: Anayasanın bütçe kısıtlamalarına rağmen, Almanya silahlı kuvvetleri Bundeswehr’in, yıllarca birikmiş eksiklerini tamamlamak ve modernize etmek için 100 milyar avro ek bütçe kararının alınması.

Sadece Ukrayna Büyükelçisi değil, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin tutumu da Almanya siyasetinde bazı çelişkilerin doğmasına sebep oldu. Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, nisan ortasında Polonya ve Baltık Cumhuriyetleri Devlet Başkanları ile Kiev’de buluşacaktı. Zelenskiy, Steinmeier’in bu buluşmaya gelmemesini istedi. Sebep ise Steinmeier’in son yıllarda izlediği Rusya politikasıydı. Bu nedenle de Scholz, planlanan Kiev seyahatinden vazgeçti. Almanya, devlet başkanına gelme diyen ülkeye başbakanın da gidemeyeceğini anlatmak istedi. Almanya’nın beklentisi, bu hakareti telafi etmesi için önce Zelenskiy’nin gelmesi yönünde. Büyükelçi Melnyk bu kararı da yorumsuz bırakmadı ve hakarete varan kelimelerle Scholz’u alınganlıkla suçladı.

İşte bu ifadeler manşetlere taşınırken, ana muhalefet partisi CDU’nun Genel Başkanı Friedrich Merz, tüm parti içi ve parti dışı ikazlara rağmen Ukrayna’ya gitti. Merz’in bu ziyaretinin birkaç sebebi bulunuyor. Parti başkanı olmayı birkaç kez deneyen ve nihayet hedefine kavuşan Merz’in yeni hedefi başbakanlık. Parti içinden desteği olsa da oldukça cılız. 8 Mayıs’ta Schleswig Holstein eyaletinde, 15 Mayıs’ta da en büyük nüfuslu eyalet olan Kuzey Ren Vesfalya’da seçimler var. Onu destekleyenler Merz’in bu hamlesinin Ukraynalılara desteğin yaygın olduğu bu yerlerde CDU’ya puan getireceğini söylüyor. Karşı gelenler ise, ülke için prestij kaybı söz konusu olduğundan, tutucu kesimin çekimser kalacağını düşünüyor.

“Dost, Arkadaş, Düşman, Parti Arkadaşı”

Federal Almanya’nın ilk Başbakanı Konrad Adenauer‘e atfedilen bu sıralama, düşmandan daha tehlikeli “büyük düşmanın” parti arkadaşı olabileceğini ima ediyor. Nitekim bugünün Almanya’sında hükûmet içi ve parti üyeleri arsındaki güç savaşları da ülkenin dış siyasetini etkiliyor. Bu bağlamda, Yeşiller Partisi’nden Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock henüz yeterli desteği elde edemediğinden dış politikada Başbakan Scholz’un gölgesinde kalmaktan hoşnut değil. Hâlbuki bu bir güç meselesi değil, Almanya Anayasası Grundgesetz’de siyasi yönergeleri ve istikameti başbakanın belirlediği yazılıdır. Ancak Baerbock’u frenleyen sadece bu değil.

Mevcut Başbakan Vekili ve Ekonomi Bakanı Robert Habeck pozisyonundan ötürü en yakın rakibi olduğu için Baerbock’u frenlemek istiyor. Bir diğer frenleyen ise Yeşiller Partisi yeni Eşbaşkanı Omid Nouripour. Kendisi aynı zamanda dış politikalar sözcüsü ve güvenlik uzmanı. Tecrübesine ve ismine güvenerek Ukrayna’ya ağır silah verilmesi konusunda o da öne çıkmak istiyor. Bu silahlandırma politikasını sol kanattan Anton Hofreiter de destekliyor. Hâlbuki kendisi Yeşillerin sol kanadından ulaştırma uzmanı. Ulaştırma Bakanlığı Liberal Partiye (FDP) verilince ve Tarım Bakanı “sağ” kanattan Cem Özdemir olunca, seçim sonrası eli boş kalmıştı. Bu boşluklar bu çelişkilerle dolduruluyor. Bunca çelişkilerde payları olan Yeşillerin bu lider kadrosu anketlerde en çok sevilen siyasetçiler. Zira son kamuoyu yoklamasına göre ilk üçte Yeşiller mensubu siyasiler yer alıyor: Ekonomi Bakanı Habeck, Dışişleri Bakanı Baerbock, Tarım Bakanı Özdemir.

Solcular ve Aşırı Sağ Hemfikir

Her şey değişiyor. Yeşiller Partisi 1970’li, 80’li yıllarda radikal pasifist bir tutumla silah kullanılmasını reddediyordu. Şimdi ise Ukrayna ile dayanışma başlığı altında silah yardımında en önde koşan parti. Daha önce İkinci Dünya Savaşı’ndaki tarihsel suç ve yaşananlardan dolayı Almanya’nın -İsrail hariç- savaşan bir ülkeye silah satmasını istemeyen parti, şimdi aynı argümanla “ağır silahlarla da yardım etmeye mecburuz” diyor.

Ukrayna’ya ağır silahlar verilmemesinde “solcu aydınlar” diyebileceğimiz bir grubun, Federal Parlamentoda aşırı sağ partisi AfD ile hemfikir olması bir başka öne çıkan çelişki. Feminist dergi Emma’da 26 solcu, Başbakan Scholz’a açık bir mektup yayımlayarak Ukrayna’ya ağır silah verilmemesini istedi. Zira onlara göre Almanya, Ukrayna’ya ağır silah verirse, Rusya buna silahla cevap verebilir. Rusya Almanya’ya saldırırsa, savaşa NATO dahil olur ve böylece Üçüncü Dünya Savaşı başlar. İkinci argüman ise ağır silahların savaşı uzatabileceği yönünde. Savaş uzadıkça ve ağır silahlarla kızıştıkça sivil ölü ve yaralı sayısı artacaktır. Bu ilk imzaları atan 26 aydın ve bunları takiben diğer yazarlar, oyuncular, filozoflar, siyasetçiler, “Başbakan’ın Almanya’nın sadece şimdiki ekonomik gücünden değil, tarihi sorumluluğundan dolayı barışa katkısı olabileceğinden emin olduklarını” öne sürüyorlar.

Başka bir aydınlar grubu da aynı tarihsel sebepten ötürü ağır silahların savaş bitene kadar kesintisiz verilmesinin gerektiğini ifade eden açık bir mektup yayımladı. Bu grup, eski Yeşiller Partisi Sözcüsü ve Böll Vakfı Başkanı Ralf Füchs ve Almanya’nın en büyük medya grubu Axel Springer CEO’su Mathias Döpfner etrafında kuruldu.

Bu çelişkilere ve devrim niteliğindeki hızlı değişimlere Almanya’nın Rus gazı ve petrolüne bağımlılığını hızlıca azaltması ve daha da azaltmaktaki kararlılığını da eklemek gerekiyor. Öte yandan bu hususta tek başına karar almanın oldukça güç olduğunu Almanya’nın kendisi de çok iyi biliyor. Çelişkiler ne kadar çok, değişimler ne kadar hızlı olursa olsun Scholz yönetimi tek başına karar almayacak, içerideki ve dışarıdaki baskılar, alınan kararlarda etkin rol oynayacaktır.

 

*Anadolu Ajansı’nın Analiz sayfasında yayımlanmıştır.

Suat Bakır

Suat Bakır, Alman-Türk Ekonomi (DTW) Birliğinde asbaşkanlık görevini sürdürüyor.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler