"Almanya"

Almanya’da Yılbaşı Failleri: “Suçla Mücadele, Irkçılıkla Yapılamaz”

Almanya 2023 yılına şiddet olaylarıyla girdi. Yılbaşı gecesi birçok şehirde polis ve güvenlik güçlerine saldıran faillerin “göç kökeni”ne sahip olduğu iddiası sıkça tartışıldı. Irkçılık araştırmaları uzmanı Prof. Karim Fereidooni’ye göre bu tartışmada bariz bir şekilde ırkçı stereotipler kullanılıyor.

Prof. Karim Fereidooni

Almanya’da yılbaşı gecesinden beri ülkedeki göç kökenli insanlar tartışmaların odağında. Bazı siyasetçiler entegrasyonun başarısızlığa uğradığından bahsediyor. Burada dile getirilen “entegrasyon tartışması”nın hedefi nedir?

Bu tarz bir tartışma, ailesinde uluslararası göç hikâyesi olan insanlara çamur atan bir niteliğe sahip. Söz konusu siyasetçiler bu insanları suç eğilimine sahip olmakla ilişkilendiriyor. Bu siyasetçilerin mantığına göre insanların “suçlu” ya da “kriminal” olmaları ile göç kökenleri arasında bir bağlantı var. Fakat bu insanlar topluma örnek olacak bir eylem ortaya koyduklarında aynı siyasetçiler bu başarıları insanların “göç kökeni” ile ilişkilendirmiyor. Bu açıdan bakıldığında benim için ortada bir “entegrasyon tartışması” yok, burada söz konusu olan bir “çamur atma tartışması”.  Bu tarz bir tutum, göç kökenine sahip olmayan insanları, göç kökenine atfedilen olumsuz stereotipleri üstlenmekten de koruyor. Bir yanda kendilerini zeki, barışsever olarak nitelendiren insanlar varken, diğer yanda agresif ve bir türlü entegre olmayan insanların olduğu varsayılıyor. Tam da burada bahsedilen bu sözde “göç arka planı” yardımıyla gerçek sosyal sorunlar kültürleştirilmiş oluyor.

Yılbaşı gecesindeki gibi olaylarda genelde faillerin kültürel veya dinî arka planı araştırılıyor. Bu durumda göç kökeni nasıl araçsallaştırılıyor?

Açıkçası CDU tarafından faillerin adlarının neden araştırıldığını sorguluyorum. Bu bakış açısı, her insanın Alman pasaportunu elde edebileceği, neticede bunun bir kağıt parçası olduğu kabulüne dayanıyor. Ama Ali, Muhammed, Ayşe ve Kazım gibi isimlere sahip olan isimlerin hiçbir zaman “gerçek Alman” olamayacağına inanılıyor. Bu zihniyete göre insan yalnızca damarlarında “Alman kanı” olduğu zaman gerçek bir Alman olabilir. Yine bu mantığın propagandasını AfD ve Kimlik Hareketi gibi oluşumlar yapıyor. Sorunuzdaki araçsallaştırma da burada başlıyor: İnsanların sahip olduğu göç kökeni, mevcut sorunların nedeni olarak görülüyor. Bu durumda bütün siyasetçilere şu çağrıda bulunuyorum: Irkçılık yaparak seçmen oyu kazanmaya çalışmayı! Kriminal eylemlerle ırkçılık yaparak mücadele edilemez.

Yılbaşı gecesindeki olaylardaki gibi göç kökenine sahip gençlerin baskı altına alınması ve haklarında olumsuz söylemlerde bulunulması gençler üzerinde nasıl bir etkiye sahip?

Öncelikle şunu söylemem lazım: Yılbaşı gecesinde polislere ve sağlık personeline saldıran failler cezalandırılmak zorunda. Ve bu durumun göç kökeniyle değil, işledikleri suçla bir alakası var.

İkinci olarak, kendilerine bir göç kökeni atfedilen, üç veya dört kuşaktır burada yaşayan, Almanya’dan başka bir vatanı olmayan ve kendilerini Alman olarak hisseden insanlar, Almanya’ya aidiyetin bazı siyasetçiler tarafından çok dışlamacı bir şekilde ele alındığını görüyorlar. Bu insanlar için ne kadar çaba sarf ettiğin, burada kendine nasıl bir vatan inşa ettiğin artık önemli olmamaya başlıyor. Eğer Ali ya da Ayşe ismine sahipsen hiçbir zaman gerçek bir Alman olmayacaksın şeklindeki düşünceyi görüyorlar. Burada yaşayan ve ailesinde uluslararası bir göç hikâyesi olan gençler bu “gerçek” ile karşı karşıya. Bu gençler bu toplumda eşit haklara sahip insanlar olarak kabul edilmiyorlar. Çünkü bir sorun ya da zorluk durumunda tüm mesele onların göç kökeni ile açıklanmaya başlıyor.

Berlin Uyum Sorumlusu Katarina Niewiedzial saldırıların arkasında “Biz buranın bir parçası değiliz” şeklinde bir mesajın yattığını açıkladı. Sizin de söylediğiniz gibi CDU, faillerin ön isimlerini araştırarak bu gençlerin Alman olamayacağını iddia etti. Bununla birlikte göç kökenine sahip birçok genç de Almanya’yı vatanı olarak görüyor. Bu durumun toplumsal katılıma etkisi nedir sizce?

Birçok siyasetçi, ailesinde uluslararası göç hikayesi olan insanların suç eğilimi olduğu ya da eksik insanlar olduğu gibi bir inanca sahip. Suç eylemlerini göç kökeni ya da dinle açıkladığımızda artık toplumumuzun çoğulcu, demokratik ve çeşitliliklere duyarlı olduğunu iddia etmemiz de mümkün olmayacaktır. Bu, devletin temel değerleri ve anayasamızla ters düşen bir tutum olacaktır.

Yılbaşı gecesindeki gibi arbedelerin tekrarlanmaması için gençlere yönelik hangi tedbirlerin alınması gerek sizce?

Çok sayıda profesyonel ekiplerle gençlere ve bu muhitlerin sakinlerine gitmek, onlarla konuşmak mümkün. Bu şekilde her türlü suç eyleminin engellenebileceğini elbette söylemiyorum. Suç eylemlerinin engellenmesi kesinlikle çok önemli. Bu tarz bir çalışma, failleri tespit etmek ve cezalandırmak için etkili bir bilgilendirme çalışmasını da gerektiriyor. Bununla birlikte suç eylemlerini dünyadan bütünüyle kazıyıp atamayacağımız da açık. Birçok farklı araştırma, erkeklerin yüzde 90’ının sosyalizasyonları boyunca bir şekilde suç işlediğini fakat bunun için ceza hukuku kapsamında soruşturulmadıklarını ortaya koyuyor. Bu elbette polis ya da sağlık çalışanlarına saldırmaları anlamına gelmiyor. Burada birçok farklı suç eylemi söz konusu.

Yılbaşı gecesindeki olayları göreceli bir hâlde yorumlamak istememekle birlikte bu gençlerle aynı göz hizasında konuşabilmemiz gerek. Burada faillerin isimlerini sorgulayıp hangi “köken”den olduklarını tespit etmek ve onlara “siz zaten buraya ait değilsiniz” izlenimi vermek yardımcı olmuyor. Suç işleyen ufak bir azınlık, toplumun tam ortasında bulunan ırkçılığı görünür hâle getirmeyi başardı. Ailesinde uluslararası bir göç hikâyesine sahip olan ve suç eylemleriyle yakından uzaktan bir ilgisi olmayan, toplumumuzu ayakta tutan insanların büyük bir çoğunluğu ise kendilerine ırkçı bir şekilde muamele edildiği için devlet kurumlarına güvenlerini kaybediyorlar. Birçok siyasetçi olayları analiz ederken bariz bir şekilde ırkçı ifadelerde bulundu.

Bir televizyon programında CDU Başkanı Friedrich Merz, göçmenlerin çocuklarını “küçük paşalar” olarak nitelendirdi. Bu ifadeler daha sonra yoğun eleştirilerle karşılaştı. Merz’in ifadelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sayın Merz’in kendisi büyük bir paşa. Çünkü 1997 yılında evlilikte tecavüzü suç kapsamına alma söz konusu olduğunda kendisi buna karşı çıktı. Bu güç sahibi olan bir erkeğin gösterebileceği bir “paşa” davranışı. Kendisi dilini ve düşünce yapısını ırkçılık konusunda eleştirel bir şekilde gözden geçirmeli; zira kendisi ırkçı bir dile sahip. Sayın Merz’in zihin dünyası ne yazık ki göç ve çoğulculuk konusunda hassas bir toplumda yaşadığını idrak edebilmiş değil. Ucuz hesaplarla seçmen oyları kazanmaya çalışıyor.

Muhammed Suiçmez

Marmara Üniversitesinde İslam ilahiyatı bölümünde eğitimini tamamlayan Suiçmez, yüksek lisans eğitimini Osnabrück Üniversitesinde manevi rehberlik alanında bitirmiştir. Suiçmez şu anda IslamiQ haber-yorum platformunun genel yayın yönetmenliğini yürütmektedir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler