'Birleşik Krallık'

Azınlıkların Kovid-19 Ölüm Oranı Çoğunluğa Kıyasla 2,5 Kat Daha Fazla

Kovid-19 salgınının kısa sürede çok hızlı bir şekilde yayıldığı İngiltere’de salgından en fazla etkilenen toplum kesimini Müslümanlar oluşturuyor. Uzmanlar bu durumda çeşitli toplumsal faktörlerin etkili olduğunu düşünüyor.

Fotoğraf: Kam Hus/shutterstock.com

Kovid-19’a ilişkin vefat sayısının 40 bine yaklaştığı Birleşik Krallık’ta devletin salgına verdiği yanıt haklı bir şekilde sorgulanıyor.  En fazla ölümün yaşandığı Avrupa ülkesi olarak elde edilen bu istenmeyen “şöhret” daha yoğun bir sorgulamayı da beraberinde getirdi. Salgın geniş halk kitlelerini etkilerken pandemiden en büyük zararı Britanya’nın etnik ve dinî azınlıklar gördü. Ülkenin en büyük azınlık gruplarından biri olan Britanyalı Müslümanlar, orantısız bir şekilde yüksek olan enfeksiyon ve ölüm oranlarıyla, üzerlerinde Kovid-19 gerçeğinin baskısını tüm gücüyle hissediyor.

Hayatını Kaybeden Müslüman Sağlık Çalışanları

Salgının Müslüman topluluklar üzerindeki etkisinin ilk işareti beklenmedik bir şekilde ortaya çıktı. Hükûmetin Birleşik Krallık’ta karantina koşullarını uygulamak için öne sürdüğü nedenlerden biri, ülkenin devlet tarafından finanse edilen sağlık kuruluşu Ulusal Sağlık Servisi’ni (İng. “National Health Service” – NHS) korumaktı. Tüm gözlerin üzerine çevrildiği sağlık kuruluşu NHS’nin bünyesinde çalışan bir doktorun pozitif Kovid-19 tanısı konulmasının ardından vefat etmesi kamuoyunda geniş yankı buldu. Sonradan adının Amged El-Hawrani olduğu bildirilen 55 yaşındaki doktorun Müslüman olduğu haberlere yansıdı. İlerleyen haftalarda hayatını kaybeden Müslüman NHS doktorlarına dair daha birçok haber medyada yer aldı.

Ortaya çıkan tabloda ölen ilk sekiz doktorun hepsinin Bangladeş, Mısır, Hindistan, Nijerya, Pakistan, Suriye ve Sudan asıllı Müslümanlar olduğu görüldü. Kovid-19 nedeniyle ölen ilk NHS hemşiresinin de 36 yaşındaki Areema Nasreen adlı bir Müslüman olduğu bildirildi. Bu durumu açıklamak için Müslümanların ülke nüfusu ile karşılaştırıldığında – diğer etnik ve dinî azınlıklar gibi –NHS işgücünün orantısız bir yüzdesini oluşturduğu gerçeğine dikkat çekildi. Mevcut verilere göre nüfusun takriben yüzde 6’sını oluşturan Müslümanlar NHS’nin toplam iş gücünün yaklaşık yüzde 10’unu teşkil ediyor. Aynı veriler tüm NHS doktorlarının yaklaşık yüzde 17’sinin ve en yoğun Kovid-19 vakalarının tedavi edildiği yoğun bakımda çalışanların yaklaşık üçte birinin de Müslüman olduğunu gösteriyor. Müslümanların NHS için bu denli tamamlayıcı bir güç olması mevcut duruma etki eden bir faktör olabilir. 

Sokaktaki Halk Nasıl Etkileniyor?

NHS çalışanları dışında, Müslümanlar ve diğer azınlıklar da Kovid-19’dan orantısız bir şekilde yüksek oranda etkilendi. En son veriler etnik ve dinî azınlıklara mensup kişilerin Kovid-19’dan vefat etme olasılığının beyaz çoğunluk nüfusuna oranla 2,5 kat daha fazla olduğunu gösteriyor. Müslüman Yardım Forumu’na göre Müslümanlar çeşitli sosyal faktörler nedeniyle bilhassa risk altında bulunuyor. 

Bu sosyal faktörlerden ilki Britanya Müslümanlarının bir hanenin içinde birden fazla kuşağı barındıran birlikte yaşama kültürüyle ilgili. Aynı şekilde sağlıkla ilgili faktörlere bakıldığında Müslüman toplumun çoğunluk toplumuna oranla daha sık kalp hastalığı veya diyabet gibi ciddi sağlık sorunlarına maruz kaldığı görülüyor ki, bu da onları virüs ile enfekte olmaları hâlinde daha savunmasız duruma getiriyor. Son olarak Müslümanların yaklaşık yüzde 46’sı ülkedeki en yoksul bölgelerin yüzde 10’unda yaşıyor ve bu durum Müslüman toplumu modern Britanya’nın en dezavantajlı gruplarından biri yapıyor.

Bu gerçek, şehirlerde yaşayan Müslümanların, sayısı giderek artan ölülerini defnetmek için verdikleri mücadelede kendisini gösteriyor. Birmingham’da şehrin en büyük camilerinden biri olan Jamia Ghamkol Sharif Merkez Camii, kendi otoparkında geçici bir morg inşa etti. Gönüllülerin naaşları yıkayıp kefenlediği geniş bir çadırın yanında 30 cenaze kapasiteli soğutulmuş bir konteyner da bulunuyor. Mevcut durumda kullanılmayan ibadet yerleri ise tabutlara ev sahipliği yapıyor. Medyaya yansıyan haberlere göre caminin her hafta yaptığı cenaze töreni sayısı normal şartlarda bir yılda yaptığı cenaze sayısına ulaştı. Ülke genelinde benzer şekilde geçici morglar inşa eden başka en az on caminin daha olduğu düşünülüyor.

Bir Soruşturma ve Bir Hakaret

İngiltere hükûmeti, İngiltere Kamu Sağlığı Kurumu’nun (İng. “Public Health England”) tüm etnik ve dinî topluluklardaki Kovid-19 bağlantılı ölümlerin bilimsel bir incelemesini başlatacağını duyurdu. Müslümanlar ve Müslüman toplum temsilcileri başlarda bu durumu memnuniyetle karşılasalar da Trevor Phillips’in incelemeye danışman olarak görevlendirilmesinin ardından derin endişe duyduklarını dile getirdiler. Perspektif’te mayıs ayında yayımlanan makalede de ortaya koyulduğu gibi  son derece bölücü ve tartışmalı bir isim olan Phillips, hakkında çıkan İslamofobi iddialarının ardından yakın zamanda İşçi Partisi’nden ihraç edilmişti. Britanya Müslüman Konseyi yayımladığı açık bir mektupta İslamofobi nedeniyle hakkında devam eden bir soruşturma olan birini böyle bir pozisyona atamanın tamamıyla uygunsuz olduğunu ifade etti. Bunun, NHS için çalışırken Kovid-19’dan vefat eden Müslümanların yaslı ailelerine hem duyarsızlık hem de hakaret anlamına geldiği belirtildi. Ancak bugüne dek bu konuyla ilgili ne hükûmet ne de İngiltere Kamu Sağlığı Kurumu’ndan herhangi bir yanıt gelmedi. 

Kovid-19 salgınının ülkedeki azınlıklar, Müslümanlar ve diğer vatandaşlar için neden acı ve yıkımlar bir yana, mevcut tablo İngiltere’nin Müslüman toplumla ilişkilerinin merkezinde yatan çatışmaları gözler önüne seriyor. Bir yanda NHS’nin işgücünü oluşturmada Müslümanların orantısız derecede yüksek bir yüzdeye sahip olması onların İngiliz toplumuna ne derece iyi entegre olduklarını ve toplumun ayrılmaz bir parçası hâline geldiklerini gösteriyor. Daha geniş açıdan bakıldığında aynı şeyin diğer devlet kurumları için de geçerli olduğu anlaşılıyor. 

Diğer yandan Trevor Phillips’in denetimler için danışman olarak atanması, hükûmetin Müslüman toplumun endişeleri ve Phillips hakkında yapılan suçlamaları göz ardı ederek Müslümanların duygularını tamamen hiçe sayması anlamına geliyor. Hâl böyleyken İngiltere’de salgın süresince kullanılan “bu işte hep beraberiz” sloganının Müslümanları pek de kucaklamadığı anlaşılıyor.

Chris Allen

Leichester Üniversitesi Kriminoloji Bölümü Nefret Araştırmaları Merkezi’nde öğretim üyesi olan Dr. Chris Allen İslamofobi ve İslamofobik nefret suçları konularında çalışmalar yürütmektedir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler