'YEMEK VE ÖTEKİ'

Yemeğin Uygurlar İçin Anlamı Nedir?

Yemek, hem kendi topraklarındaki hem de diasporadaki Uygurlar için dinî ve kültürel aidiyetlerini belirlerken, kendilerini ayrıştırırken ve kimliklerinin sınırlarını çizerken bir referans noktası niteliğinde.

Fotoğraf: YUNG THAO CHANG - Shutterstock.

Çin’in en büyük azınlık gruplarından birini oluşturan, ağırlıklı olarak Müslüman olan Uygur Türkleri, yıllardır çeşitli baskı ve şiddet biçimleriyle karşı karşıya kalmaktalar. Sincan Uygur Özerk Bölgesi, Uygurların “yeniden eğitim” merkezlerinde yargısız gözaltı, yaygın gözetim ve Uygur etnik kimliğine yönelik baskı ile donatılmış, dünyadaki etnik ve/veya dinî bir azınlığa yönelik en büyük kitlesel baskının yaşandığı yerlerden biridir.[1],[2]  Uygurlar, İslam dinine tâbi olarak ve geleneksel Uygur yaşam tarzını muhafaza ederek, Çin Komünizminin ateizmini ve onun modernleşme ve sosyal özgürleştirme hedeflerini reddederken;[3] “yeniden eğitim yoluyla dönüşüm” şeklinde isimlendirilen gözaltı merkezlerinde ana dillerini, dinî inançlarını ve kültürel uygulamalarını terk etmeye zorlanmaktalar. Bu kontrolcü uygulamaların amacı, Sincan’ın “entegrasyon”unu sağlayarak, Han Çin’in siyasi, ekonomik ve kültürel yaşam değerlerinin egemen olduğu yeni bir Sincan inşa etmek. Derinden istilacı gözetim ve psikolojik stres biçimlerine maruz kalan Uygurlar için dinî ve kültürel geleneklerini, adetlerini ve alışkanlıklarını yaşamak ve sürdürmek de bir mücadele alanı hâline gelmekte. Fakat bugün Uygurlar, Çin devleti tarafında benzer kültürel baskıya uğrayan Tibetli komşularına kıyasla daha az duyarlılık görmekteler… [4],[5]

Kültürel farklıkları elimine etmek, Çin’in Uygurları tehdit olarak görmesinin ve onları kontrol etmeye çalışmasının esas nedeni değildir. Petrol, doğal gaz, kömür, metaller ve mineraller gibi zengin doğal kaynakların yanı sıra otlaklar, su kaynakları ve tarım arazilerine sahip olan Sincan bölgesini kontrol etmek ekonomik, ticari ve güvenlik açısından da Çin için önemli. 11 Eylül 2001’de ABD’deki saldırılar ve ardından gelen Teröre Karşı Küresel Savaş [The Global War on Terror], Çin’in siyasi sloganlarında “Üç Şeytan” şeklinde sınıflandırdığı terörizm, bölücülük ve dinî aşırılık ile savaşmak adına kültürel soykırım uygulamak için gerekli bahaneleri sağlamıştır.[6]

Yemek ve Öteki serisinin bu yazısında, Uygurların ve kültürlerinin maruz bırakıldığı baskı ve silinme biçimlerinin sızıp ulaştığı yerleri incelemek adına Uygur yemeklerini ele alıyorum. Çinliler ve Uygurlar arasında birbirini dönüştüren ve yemek kültürünü de etkileyen etkileşimeler olmasına rağmen; yemek Uygurlar için dinî ve kültürel aidiyetlerini belirlerken, kendilerini ayrıştırırken ve kimliklerinin sınırlarını çizerken referans noktası olabilmektedir. Ramazan orucu ya da helal yemek kısıtlamaları ve kapatılan restoranların yanı sıra, Çin hükûmetinin müzik ve dans gibi geleneksel Uygur kültürel uygulamalarını benimseyip, bunları Çin’in ulusal kültürünün bir parçası olarak yeniden çerçevelemesine benzer şekilde Uygur yemek kültürüne Çin devlet televizyon kanallarında yayınlanan eğlence ve belgesel programlarında ve Çinliler tarafından işletilen restoranlarda yer verilmektedir.

Doğrudan şiddet uygulanmasını içermeyebilen bir kültürel bastırma uygulaması olarak[7] yemek kültürüne yönelik kısıtlamalar ve kültürü sahiplenme/temellük biçimleri hakkında Çin, Uygur ve soykırım bağlamında konuşma çabasının gerektirdiği titizliğin farkında olarak, bu yazının yemek alışkanlıklarını ve kültürlerini yaşatmak isteyen Uygurların Sincan’da, Çin’in geri kalanında ve diasporada sürdürdüğü mücadelelerini tanımamıza kapı aralamasını umuyorum. Yazıda öncelikle Uygur yemek kültürünün Çin’le ayrıştığı ve benzeştiği noktaları anlattıktan sonra, Uygurların yemek alışkanlıklarının hangi şekillerde baskılanıp, yasaklandığını ve kültürel temellüke maruz kaldığını aktaracağım.

Perspektif’in “YEMEK VE ÖTEKİ” serisi, yemek yeme sürecine eşlik eden imtiyazlar, ayrımcılık, dışlanma ve güç ilişkilerini  inceleme amacını taşıyor. Bu seride, hiçbir şeyin yemek kadar basit ama güçlü olmadığı inancıyla, birer parçamız hâline gelen yiyeceklerin, beslenme ve doyma ötesindeki anlamlarını keşfediyoruz. Seri içerisinde yayınlanan yazılarda, çeşitli göçmen gruplarına ait yemekleri, ulus–ötesi yemek ve gıda akımlarını, kültürel temellükü ve yemek ile göçmenlere bakış arasındaki ilişki gibi birçok konuyu güncel örneklerle tartışmaya açıyoruz. Serideki diğer yazılara buradan ulaşabilirsiniz.
TIKLA

Uygur Yemek Kültürü ve Kimlik: Dün ve Bugün

Geleneksel Uygur yemek kültürü, uzun bir zaman diliminde, çeşitli dış etkenlere açık olarak, değişip dönüşerek somut olmayan kültürel mirasın bir örneğine dönüşmüştür.[8] Kaşgarlı Mahmud da Dîvânu Lugâti’t-Türk adlı eserinde bir dizi eski geleneksel Uygur yemeğini anlatır ve böylece onuncu yüzyıldan kalma bir eserde, Uygur yemek kültürünün izlerine rastlanır. Uygur halkının geleneksel yemeklerini listeleme yönündeki girişimlere göre, Uygur mutfağında yirmi altı çeşit polo (pirinç pilavları), on bir çeşit manta (buharda pişmiş çörek), on iki çeşit samsa (kavrulmuş çörek), on bir çeşit shorpa (çorba), altı çeşit helva, altı çeşit chuchure (dolgulu mantı ile yapılmış çorbalar), sekiz çeşit langhman (erişte) ve yirmi bir çeşit suyuqax (makarna çorbası) dâhil olmak üzere yirmi bir farklı kategoride sayısı üç yüzü aşan fazla yiyecek bulunmaktadır.[9]

Uygurlar, gıda ve kimlik konularına odaklanan ve Sincan’da uzun vadeli saha çalışmaları yürüten Cristina Cesàro’ya göre, Uygur yemeklerini farklı kılan, tam da Orta Asya ve Çin mutfak kültürlerinin eşsiz birleşimidir —öyle ki bir restoran menüsünde mantı, pilav, makarnalar, çorbalar samosa ve şiş kebap Uygur mutfağı çatısı altında bulunabilir. Birbirleriyle girdikleri etkileşime rağmen, Uygur ve Çin mutfakları birbirlerinden ayırt edilebilecekleri bazı merkezi özelliklere sahiptirler.[10] Örneğin, iki mutfak kültürü birbirinden, bir öğünde tipik olarak sunulan yemekler, bu yemeklerde kullanılan malzemeler ve genel olarak damak tadı açısından farklılaşmaktadırlar.[11] Fakat, bir mutfak kültürünü, ve Cesàro’nun çalışması özelinde Uygur mutfağını, ayırt edici olarak kılan; belirli bir yemek/malzeme dizisi ve bunların yaşadığı dönüşümlerden ziyade, uzun süredir devam eden bir mutfak geleneği ile yemek alanında ifade edilen belirli sosyal pratikler ve değerlerdir. Örneğin, Uygur ve Çin’deki bir diğer Çin etnik kökenli, azınlık Müslüman grup olan Huilerin mutfağı da benzer malzemeler kullanılmasına rağmen, etnik kimlik ve etkilendikleri mutfak gelenekleri açısından birbirlerinden farklılaşırlar.[12] Uygur mutfağı kendi yemekleri için helal ve temiz olmaya önem verdiği kadar, Çin mutfağına ve dolayısıyla Hui Çinlerinin mutfağına koyduğu mesafe ile de kendini tanıtabilmektedir.[13]

Peki, geçmişte yaşanan etkileşim, değişim ve dönüşümlere ek olarak, Uygur yemek kültürünün Çin’in kurumsal ayrımcı uygulamalarından, kültürel bastırma ve silme girişimlerinden nasıl etkilendiğini, azınlık olmak ve güç ilişkileri bağlamında, nasıl tartışılabiliriz? Bu soruyu cevaplamak üzere ilerleyen bölümlerde Uygur yemeklerinin metropol şehirlerde geri kalmış olarak algılanıp, etnik belirteç olarak kullanılışına; Uygurlara yemek konusunda uygulanan kısıtlamalara, kapatılan restoranlara ve Uygur yemeklerinin restoranlarda ve medya içeriklerinde sahipleniliş şekillerine değineceğim.

İlk Uygur Restoranları ve Kapatılmaları

Uygur restoranlarına yönelik müdahalelerden birisi 1999 yılının Ocak ayının sonunda Pekin’de yaşanır. Uygur yemek işletmeleri, restoranlar, fırınlar ve kebap satıcılarının artmasıyla gelişerek canlı bir merkez hâline gelen Uygur Köyü [Weigongcun] olarak bilinen yer yıkılır. Uygur köyü, sadece Uygurları değil, aynı zamanda Uygur mutfağını deneyimlemek için oraya giden çok sayıda Çinli ve şehir dışında ve hatta ülke dışından ziyaretçiyi de kendine çekmektedir. Fakat köyde bulunan otuzdan fazla Uygur restoranının sahipleri ve çalışanlarına Ocak ayı sonuna kadar işyerlerini terk etmeleri gerektiği —köyün içinden geçen yolun onarılacağı bahanesiyle— Pekin şehir yetkililerince bildirilir.[14]

Bu köyün kapatılışı, diasporada yaşamakta olan birçok Uygur’un zihninde iz bırakan bir hadisedir. Cesàro’nun etnografik araştırmasına katılan, Amerika’da yaşayan bir Uygur kendi konuşmasında, bu Uygur köyünün yıkılış haberini almasının onda çağrıştırdığı duygular ve anılardan bahseder. Weigongcun’daki Uygur restoranları ona gurbet özlemiyle savaştığı üniversite yıllarında, en güzel anlarını yaşatmıştır. 1983’te Pekin’e ilk gittiğinde, Pekin şehrinde sadece bir Müslüman restoranı vardır. Devlete ait restoranda sadece biftek dumpling [çin mantısı] bulunmaktadır. Okul yemekhanesinde sürekli servis edilen, fakat kendisinin alışamadığı Çin yemeklerinden farklı bir seçenek bulmak için, bir gün o Müslüman restoranını ziyaret eder ve yemek almak için kuyruk oluşturan kalabalık sebebiyle dört saat sıra bekler. Üniversite döneminin ilerleyen yıllarında ise, Sincan kırsalından Pekin’e göç eden Uygur köylüleri geçimlerini sağlamak için kuzu şiş kebap [kawap/lamb skewers] işine girmeye başlarlar. Kısa bir süre sonra bu yemekleri yaygın talep görerek Pekin halkı arasında da ünlenir. Fakat Pekinliler kimi zaman masumca, kimi zaman da alay etmek için Uygurlara “kuzu kebabı” ismini takmaya başlarlar.[15]

Kendi Ülkende Tehdit ve Öteki Olmak, Läghmän ve Etnik Belirteç

Fabio Parasecoli, göçmenlerin malzemeleri ve yemekleri, bölgeye yeni gelenler yabancı olmayıp, aynı ülkenin daha az gelişmiş bölgelerinden göç ettiklerinde, bu yemeklerin yarattığı çatışmalı durumdan bahseder. Örneğin, Çin’in büyük şehirlerinde Uygurlar tarafından pişirilen et şişleri ve baharatlı eriştelerin hem popüler hem de egzotik görüldüğü durumlar vakidir. [16]

Önceki paragraflarda yer verilen Uygur göçmenin kendi yemek yeme deneyimlerini ve gözlemleri, Çin ana akım toplumsal yaşamında Uygur mutfağının nasıl ve nelerle ilişkilendirildiğine dair bazı önemli noktalar isabetli bir şekilde özetlemektedir. Öncelikle, Pekin gibi göç alan şehirlerde, Uygur restoranları ve büfeleri Uygurlar için topluluk ve ev duygusunu oluşturan yerlerdir. Bu gıda işletmeleri, yerli halkın ilgisine mahzar olmasına rağmen, läghmän ya da kebap gibi Uygur yemekleri kimi zaman hakaretamiz bir şekilde Uygurları işaret etmek için kullanılmıştır. Bu ilkelleştirme ve egzotikleştirmeye medya ve televizyon içeriklerinde de rastlanır. Yangbin Chen’e göre, 1986 yılının Bahar Festivali Galası açılış töreninde Çin Merkez Televizyonu’nda [Chinese Central Television] yayınlanan, Çinli komedyen Chen Peisi’nin milyonlarca kişi tarafından izlenen skeci, bir anlatıyı etnik bir temayla süslemenin ve Han–Çin’in Uygur kültürel unsurlarını kendine mal etmesinin en sarih örneklerinden biridir.[17] Chen Peisi’nin Uygur seyyar satıcısı kılığına girdiği skecindeki temel komedi elementleri şehre uyum sağlayamayan, alt sınıf ve az eğitimli Uygurların egzotik yanlarıdır. Skeç içerisinde Uygur kebap satıcısı akıcı bir Çince konuşamaz, aksanlıdır, kelimeleri karıştırır, müşterileri ve belediye yetkililerini kandırmaya çalışır. Aynı zamanda teknolojiden de bihaberdir, şehre gelmek için yaptığı uçak yolculuğunu “uçan tavuğa binmek” şeklinde anlatır. Bu skeçte, ilkel ve egzotik bir “öteki” sunulun Uygur göçmen, ana akım Han Çinlisi izleyicisinin tüketeceği ve güleceği bir figür olarak sahnelenmiştir.

Kültürel Sahiplenme Örnekleri

Kültürel sahiplenmeyi, bir kültürel bağlamda geliştirilen bir şeyin başka bir kültüre ait olan biri tarafından kullanılması olarak açıklayan literatürü takip eden Yangbin Chen’e göre, kültürel sahiplenme ve temellük Çin ve Uygur bağlamında dört vaka özelinde kronolojik olarak gözlenebilirdir:[18]

  • Söz yazarı ve türkü şarkıcısı Wang Luobin’in Uygur türkülerini yeniden canlandırması.
  • Komedyen Chen Peisi’nin bir Uygur kebap seyyar satıcısını canlandırdığı TV komedi–skeç rolü.
  • Pop şarkıcısı Luo Lin’in Uygur Dolan halk müziği tanıtımı ve girişimci.
  • Yang Jian’ın Şangay’daki başarılı işletmesi Yershari Sincan Restoranı.

Ünlü komedi skecinden ayrı olarak, Çin Merkez Televizyonu’nun (CCTV) yemek belgesel dizisi A Bite of China [Bir Lokma Çin Lezzeti] 2012 yılındaki ilk sezonunda Uygur tarzı bazlamalara [nángbĭng, flatbread] bir turizm unsuru olarak yer verilmiştir.[19] Uygur kültürünün, uyumlulaştırıldığı ya da Çin devletinin kendi kurallarınca yeniden tanımlandığı ve turizme katkı sağlayan bir metaya dönüştürüldüğü bu örneklerde, Çin hükûmeti ya da Han–Çinli chef ve girişimciler Uygur kökenine itibar etmeden, Uygur mutfağını sahiplenir ve Çin mutfağının bir parçası olarak pazarlar.

A Bite of China’nın 2014 yılında yayınlanan ikinci sezonunda, iki bölüm Çin’deki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin yerel yemeklerine ayrılır ve hatta belgesel burayı Çin’in en iyi üçüncü yemek bölgesi olarak sıralar.  Dublin Gastronomi Sempozyumu’nda bir bildiri sunan ve Uygur yemek mirasını kayıt altına almaya yönelik bir araştırma projesi yürüten Randall McNamara’nın aktarımıyla Çin, Xi’an’dan Kaşgar’a kadar Uygur şehirlerinin tarihi bölgelerini yıkarak ve ve Uygur gıda pazarları, dükkanları ve kafeleri için steril, Disneyvari yaklaşımlar yaratarak bölgeyi turizme açmaktadır. Bu steril ortamlarda, Müslüman restoranlarında, yenilenmiş Uygur turistik sokaklarında Çin bayrakları, Başkan Xi’nin fotoğrafları ve alıntıları ve de etnik uyumu teşvik eden komünist sloganlar bulunmaktadır.

Yasak ve Kısıtlamalar

Çin hükûmeti, birçok kamu kurumunda ve özel işletmelerde uyguladığı yasaklar, dini yaşamaya yönelik temel hak ve özgürlükleri ihlal ettiği gibi, Uygurların dinlerini yaşamalarını ve kültürel geleneklerini sürdürmelerini zorlaştırıyor. Örneğin; Çin hükûmetinin, başta İslami beslenme yasalarına göre hazırlanan helal yiyecekler sunanlar olmak üzere, Uygurlara ait restoranları kapattığı bildiriliyor. Bu uygulamalar birçok Uygur’u işsiz bıraktığı gibi, Uygur mutfağının yaşatılmasının da önüne geçiyor. Kapatılan restoranlardan biri Urumçi’de bulunan ve Uygur kültürel kimliğini tanıtan Miraj Restoran… Ayrıca, farklı ülkelerde yaşayan Uygur göçmenler de geçmişte ziyaret ettikleri restoranların kapatıldığını belirtiyorlar.[20]

Çin hükûmeti, Ramazan aylarında Sincan bölgesindeki memurların, öğrencilerin ve öğretmenlerin oruç tutmasını yasaklıyor ve restoranların gün boyunca açık kalmasını zorunlu kılıyor. 2015 yılı Ramazan ayında, Sincan’ın Jinghe ilçesindeki Devlet Gıda ve İlaç İdaresi’nin [Food and Drug Administration] internet sitesinde yayınlanan bir duyuruda, Ramazan ayı boyunca yemek servisi yapan işletmelerin olağan saatlerde çalışacağı söylendi. Aynı yıl, Bole ilçesinin yerel yönetim birimine ait internet sitesinde yayınlanan bir toplantı raporunda çalışanlara Ramazan ayında oruç, gece nöbeti veya diğer dinî faaliyetlerde bulunmamaları gerektiği bildirildi.[21],[22]

2016 yılından sonra Uygur ve Hui Müslümanları (aslında dil, giyim, aile isimlerinin milliyetçi endişeler yaratmayışı sebebiyle Uygurlar kadar baskı altında olmayan) için de başka birçok helal gıda yasağı uygulanmaya ve helal gıda karşıtı kampanyalar tasarlanmaya başlandı. 2018 yılında Sincan’daki yetkililer, Çin bölgesinde sayıları artan helal ürünlerin dinî aşırılığı teşvik ettiğini iddia ederek “helalin yayılmasına” karşı bir kampanya başlattı. Büyük bir Hui Müsliman nüfusuna ev sahipliği yapan Gansu eyaletindeki yetkililer, Mart ayında “pan–helal ürünler” [pan–helal: gıda için kullanılan helal etiketinin, Müslüman tüketicilere hitap etmek için gıda dışı ürünlere uygulanmasını ifade etmek için kullanılan terim] satan 700’den fazla dükkanı kapattı. “Helal saç kesimi” ve “helal banyo” gibi hizmetler de yasaklandı.[23]

Sonuç:

Bu yazının temelini kurduğu iki ayak olan yasaklama ve kültürel sahiplenme, Uygurlar için yemeğin, hem dinleri ve geleneklerine uygun yaşamak ve temel haklarını korumak için hem de uzun vadede kültürlerini ve topluluklarını yaşatmak için bir mücadele alanı hâline geldiğini gösteriyor. Uygurlar, sömürgeleştirilenleri medenileştirmeye yönelik kolonyal özlemlere dayanan ancak onları asla eşit olarak kabul etmeyen asimilasyon girişimlerine direniyorlar.[24] Uygur bağlamında yemek kültürü ve alışkanlıkları üzerine yapılan çalışmalar, bu serinin önceki yazılarında tartışılan ötekilik, ırkçılık ve ayrımcılıkla ilgili birçok süreci Uygur mutfağının kendi ülkesinde benzer şekilde yaşadığını gösteriyor.

Diasporada yaşayan Uygurlar ile yapılan röportaj ve haberler, yemek ve restoran hakkında, akrabaları ve arkadaşları acı çekiyorken ve baskı altındayken, konuşmaktan çekindiklerini gösteriyor. Fakat bu çekingenliğe eşlik eden bir diğer duygu da ait hissetme, kültürünü yaşatma ve anlatma isteği…[25] Tıpkı Düsseldorf’ta bir Uygur restoranı işleten Gülnar Osman’ın Uygur yemeklerini pişirmenin onun için “hayat” anlamına geldiğini söylemesi gibi.[26] Bugün modernleşme, marjinalleştirilme, göç ve yerinden edilme gibi sebeplerle yok olma riskiyle karşı karşıya olan Uygur yemek kültürünü [foodways] yaşatmak, kültürünü kaybetmenin bir grubun topluluk olma hâlinin —fiziki olarak beraber bulunsalar bile— de yok olmasına yol açacağını düşündüğümüzde[27]  oldukça önemli.

Dipnotlar

[1] Clarke. 2021, 9.

[2] Beck. 2022.

[3] McNamara. 2022, 189.

[4] Clarke. 2021, 9.

[5] Beck. 2022.

[6] Roberts. 2020; McNamara 2022, 192.

[7] Mann. 2005, 12.

[8] Ayixiamuguli, vd. 2017, 764.

[9] Ayixiamuguli, vd. 2017, 766.

[10] Cesàro. 2007, 361.

[11] Cesàro. 2000, 227.

[12] Wei. 2017.

[13] Cesàro. 2000, 227.

[14] Cesàro. 2007, 363.

[15] Cesàro. 2007, 364

[16] Parasecoli. 2022, 157.

[17] Yangbin Chen. 2020, 4–5.

[18] Yangbin Chen. 2017.

[19] Michelle T. King. 2020, 90.

[20] Radio Free Asia, 2018.

[21] Aljazeera. 2015.

[22] Shelton and Zhao. 2019.

[23] Kuo, 2018.

[24] Roberts 2020.

[25] Serhan, 2020.

[26] Kandemir, 2022.

[27] Mann. 2005, 11.

Kaynakça

Aljazeera. 2015. “China Bans Muslims from Fasting Ramadan in Xinjiang,” Aljazeera News Uyghur, 18.05. 2015. https://www.aljazeera.com/news/2015/6/18/china-bans-muslims-from-fasting-ramadan-in-xinjiang

Ayixiamuguli Ayoufu, Degang Yang, and Dilshat Yimit. 2017. “Uyghur Food Culture,” Asia Pacific Journal of Clinical Nutrition 26, no. 5: 764–68.

Beck, John. 2022. “China is Erasing Their Culture. In Exile, Uyghurs Remain Defiant,” National Geographic, 22.11.2022, https://www.nationalgeographic.com/history/article/china-uyghurs-oppressed-exile-defiance-culture-preservation-istanbul-diaspora

Cesàro. M. Cristina. 2000. “Consuming Identities: Food and Resistance among the Uyghur in Contemporary Xinjiang.” Inner Asia 2, no. 2: 225–38. http://www.jstor.org/stable/23615558.

Cesàro, M. Christina. 2007. “Polo, Läghmän, So Säy: Situating Uyghur Food between Central Asia and China,” In Situating the Uyghurs between China and Central Asia, Ildiko Beller–Hann (ed.), p. 185 –202. Aldeshot: Ashgate.

Clarke, Michael. 2 021. “Settler Colonialism and the Path toward Cultural Genocide in Xinjiang”, Global Responsibility to Protect 13, 1: 9–19, doi: 10.1163/1875-984X-13010002.  

Kandemir, Elif Zehra. 2022. “Uygur Yemeği Pişirmek, Benim İçin Hayat Demek,” Perspektif EU, 01.06. 2022. https://perspektif.eu/2022/06/01/uygur-yemegi-pisirmek-benim-icin-hayat-demek/

Kuo, Lily. 2018. “Chinese Authorities Launch ‘Anti-halal’ Crackdown in Xinjiang,” The Guardian, 10.10.2018. https://www.theguardian.com/world/2018/oct/10/chinese-authorities-launch-anti-halal-crackdown-in-xinjiang

Mann, Mann. 2005. The Dark Side of Democracy: Explaining Ethnic Cleansing. Cambridge: Cambridge University Press. doi:10.1017/CBO9780511817274. 

Michelle T. King. 2020. What Is “Chinese” Food? Historicizing the Concept of Culinary Regionalism, Global Food History, 6:2, 89-109, doi: 10.1080/20549547.2020.1736427

Parasecoli, Fabio. 2022. Gastronativism: Food, Identity, Politics. Columbia University Press.

Radio Free Asia, 2018. “Xinjiang Authorities Shutter Popular Restaurant Seen to Promote Uyghur Cultural Identity,” RFA, 10. 02. 2018.  https://www.rfa.org/english/news/uyghur/restaurant-10022018161536.html

Roberts, Sean R. 2020. The War on the Uyghurs: China’s Internal Campaign against a Muslim Minority. Princeton: Princeton University Press.

Serhan, Yasmeen. 2020. “Saving Uygur from Genocide,” The Atlantic, 04.10.2022. https://www.theatlantic.com/international/archive/2020/10/chinas-war-on-uighur-culture/616513/

Shelton Tracey, and Zhao Irıs. 2019. “China Cracks Down on Ramadan Fasting, Prompting Activist Boycott of Chinese Products,” ABC News, 07.05.2019, https://www.abc.net.au/news/2019-05-07/china-cracks-down-on-fasting-during-ramadan/11082244

Wei, Clarissa. 2017. “A Brief Introduction to Muslim Chinese Food,” VICE, 25.04.2017. https://www.vice.com/en/article/wn3jy9/a-brief-introduction-to-muslim-chinese-food

Yangbin Chen. 2020.” From Lamb Kebabs” to “Shared Joy”: Cultural Appropriation, Ignorance and the Constrained Connectivity within the “One Belt, One Road” Initiative, Journal of Contemporary China, 29:121, 1–16, doi10.1080/10670564.2019.1621526

Yangbin Chen. 2017. “Han Chinese Appropriations of Uyghur Culture,” China Studies Research Centre, La Trobe University, 27.04.2017. https://www.csaa.org.au/2017/04/han-chinese-appropriations-of-uyghur-culture/ 

Büşra Eser

Kadir Has Üniversitesi İletişim Bilimleri Doktora Programı’nda öğrenci. İstanbul Şehir Üniversitesi sosyoloji yüksek lisans programından ve İstanbul Üniversitesi psikoloji lisans programından mezun. Yemek sosyolojisi, kahve beğenisi, yemek medyası ve yemek kitaplarıyla ilgileniyor. Akademik dergilerde ve popüler yayınlarda yazdığı yazıları mevcut.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler