'Siyasi Arenada Türkiye Kökenliler'

Taylan Burcu: “Kökenim Nedeniyle Siyasette Dışlanmayla Karşılaştım”

Siyasi katılım, azınlıktaki Türk topluluğu için ana gündem maddelerinden biri. “Siyasi Arenada Türkiye Kökenliler” serisinde Perspektif, mikrofonu Batı Avrupa’daki Türkiye kökenli siyasetçilere uzatıyor. Bugün söz, Almanya’nın Hessen Eyalet Meclisi milletvekili ve Yeşillerin entegrasyon ve göç konularındaki sözcüsü Taylan Burcu’da.

Eğitiminizle, mesleki kariyeriniz ve aktif olduğunuz parti içindeki pozisyonunuz hakkında bilgi verir misiniz?

Goethe Üniversitesi Frankfurt’ta hukuk eğitimi aldıktan sonra, bir vakıf şirketinin genel müdürü olarak çalıştım. Eyalet milletvekili olarak görev yapmadan önce Frankfurt İl Meclisi üyesi ve Frankfurt’un kuzeydoğusundaki Yeşiller Partisi İlçe Başkanıydım. Şu an Hessen Eyalet Meclisi üyesiyim. Ayrıca Hessen Eyalet Meclisi’nin Başkanlık Divanı, Bilgililer Konseyi, Sosyal ve Entegrasyon Komisyonu, Dilekçe Komisyonu, Sürgün Edilenler, Yerleşimciler ve Mülteciler Kurulu ile Hanau Araştırma Komisyonu üyesiyim.

Siyasi Arenanın Türkiye Kökenli Siyasetçilere Dayattığı Konular

Ne zaman ve nasıl siyasete girmeye karar verdiniz? Sizler için en önemli dönüm noktası neydi?

Gençliğimden beri siyasete ilgim ve güçlü bir adalet hissim vardı. Hukuk eğitimim sayesinde anayasamızı daha çok takdir etmeye ve sevmeye başladım. Bu noktadan sonra vatandaş haklarımızı savunmak için daha fazla çalıştım ve uzun süredir seçtiğim partiye katılmaya karar verdim. Ayrımcılık, dışlama ve ırkçılık gibi mevcut haksızlıklarla aktif olarak mücadele etmek, parti ve parlamentolarda vatandaş hakları, şehrim ve insanlarımız için çalışmak istedim.

Yeşiller benim zaten şimdiye dek hep oy verdiğim ve benim için önemli olan birçok konuyu ele almış olan bir parti. Bu konular arasında ayrımcılık ve dışlanma ile mücadele, vatandaşlık haklarımızın korunması veya saygılı bir entegrasyon politikası var.

Siyasete girdikten sonra karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi?

Ben bulunduğum partide iç politika, sosyal politika, mülteci ve entegrasyon politikalarıyla ilgileniyorum. Bu alanlardaki çalışmalarım esnasında en zorlayıcı olan, diğer meslektaşlarımdan kısmen farklı olan kendi deneyimlerimi siyasi kararlara dâhil etmek oldu. Ayrıca görünüşüm ve kökenim nedeniyle siyasi katılımımda dışlanma, aşağılayıcı sözler ve muamelelerle de karşılaştım.

Genel olarak, Türk kökenli siyasetçilerin ağırlıklı olarak entegrasyon, ırkçılık ve/veya göç ve azınlık politikaları gibi konularla ilgilenmeleri gerektiği düşüncesi var. Sizce siyasi arenada Türk kökenlilerin farklı konulara odaklanmaları mümkün mü?

Kesinlikle! Hatta bu “farklı” alanlara yoğunlaşma bence memnuniyet sebebi. Bu nedenle daha önce Frankfurt’taki grubumun sözcüsü olarak özellikle “etiketlenmek” istemediğim konularda, yani hukuk, güvenlik ve spor politikaları gibi alanlarda çalıştım. Ancak parlamento, grup veya parti tartışmalarında, özellikle biyografim ve deneyimlerim nedeniyle beni duygusal olarak da etkileyen ve ilgilendiren bu konu alanlarını dışarıda bırakamadığımı fark ettim. Bugün ise Hessen Eyalet Meclisi’nde Yeşillerin Entegrasyon Politikaları sözcüsüyüm.

“Alman öncü kültürü” (Alm. “Leitkultur”) tartışması Almanya’nın hafızasında yer edindi. Bu tartışmaya nasıl bakıyorsunuz?

Almanya’da bizim öncü kültürümüz anayasamızdır. Bu temel kabul dışındaki tartışmalara pek de oralı olmuyorum açıkçası.

“Çok Dilli Olmak Birey ve Toplum İçin Bir Kazanç”

Hanau ve Halle’deki saldırılarla ilgili (İslam karşıtı) ırkçılık konusunda hangi çözüm önerileriniz var?

Bu mücadele toplumun genel bir görevi olarak görülmeli ve bu şekilde ele alınmalı. Siyaset ise elbette doğru yönergeleri belirlemeli, gerekli adımları atmalı ve desteklemeli. Yapılması gerekenler kurbanların ve kurumlarının korunmasından, kurbanlara danışmanlık yapmaya, önleyici tedbir, eğitim ve kampanyalara kadar olan her şeyi içeriyor. Yasal düzenlemelerin değiştirilmesi ve sertleştirilmesi de bu adımların içerisinde. Önemli olan, bu eylemleri gerekli kararlılık ve cesaretle ele almak.

Türk-Müslüman kökenli vatandaşlar ve kurumlarla ilişkileriniz nasıl?

İletişimimiz çok iyi ve bu iletişim benim için oldukça önemli. Farklı temsilcilerle iyi bir diyalog zeminine sahibiz.

Almanya’da Türk kökenli vatandaşların anadilleri Türkçe ile ilişkilerini nasıl görüyorsunuz?

Farklı dillerin, özellikle de anadilin öğrenilmesi çok önemli. Çok dilli olmak birey ve toplum için bir kazanç. Türk kökenli gençler arasında özellikle Türkçeye yönelik anadil becerilerinin çok azaldığını gözlemliyorum. Artık Türkçe neredeyse anadil olarak adlandırılamaz hâle geldi. Kürtçe veya Zazaca ile ilgili olarak bu gelişme çok daha belirgin.

“Göçmen Kökenlilerin Temsilcisi Olmak Beni Gururlandırıyor”

Kendinizi Türk göçmen kökenli vatandaşların temsilcisi olarak görüyor musunuz?

Ben öyleyim, istesem de istemesem de. Her türlü sorunda konumumun ne olduğuna bakılmaksızın bir temsilci olarak görülüyorum ve “onlardan biri” olarak algılanıyorum. Açıkçası bu beni gururlandırıyor.

Siyasi krizler veya Almanya ile Türkiye arasındaki gerginlikler politikacı olarak sizi nasıl etkiliyor?

Türkiye’de olumsuz bir gelişme olduğunda büyük üzüntü ve endişeyle takip ediyorum. Bu tür durumlarda Türkiye’deki aktivistlere yönelik duyarlılık ve dayanışma benim için önemli.

Bu tarz krizlerin diyalog köprüleri kurarak ve farklı görüşlerle eleştirilere gerekli saygıyı göstererek aşılabileceğini düşünüyorum. Kabul edilemeyecek olan şey, ırkçı veya hakaret içeren söylemlerdir.

Türk kökenli bir siyasetçi olarak, siyasette yer bulmak için bir şeyler feda etmeniz veya taviz vermeniz gerekti mi?

Hayır.

Siyasi angajmanınızın size getirdiği en büyük kazanç nedir?

Yardım edebildiğim veya kendilerini benim temsil ettiğim insanların teşekkürü, takdiri ve desteği benim için en büyük kazanım.

Enise Yılmaz

Bochum Ruhr Üniversitesi’nde hukuk eğitimi gören Yılmaz, Perspektif’in yayın kurulu üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler