'Almanya - Seçim 2025'

Almanya’da Göçmen Kökenli Seçmenler Hangi Partilere Oy Veriyor?

Almanya'daki yaklaşan erken seçimler öncesinde en merak edilen konulardan biri, 7 milyonu aşan göçmen kökenli seçmenlerin oy tercihleri, kaygıları ve önceliklerinin nasıl şekillendiği. DeZIM tarafından yapılan kapsamlı bir anket çalışmasının bulguları, bu büyüyen seçmen kitlesinde bir dönüşüm olduğunu tespit ediyor.

Fotoğraf: Andrey_Popov - Shutterstock.

Alman Entegrasyon ve Göç Araştırmaları Merkezi (DeZIM) tarafından gerçekleştirilen “İhmal Edilen Seçmen Potansiyeli? Göçmen Kökenli İnsanların Siyasal Sorun Algıları, Günlük Kaygıları ve Parti Tercihleri Üzerine” başlıklı araştırma göç geçmişi olan Alman seçmenlerin siyasi sorunları nasıl algıladığı, hangi günlük kaygıların oy tercihlerine etki ettiği, bu seçmen kesiminin hangi siyasi partilere destek verdiği ve hangi partilerde sorunları çözme becerisi gördüğü gibi soruları inceliyor.

Anketin Kapsamı ve Araştırmanın Odağı

24 Ocak 2025’te kamuoyuyla paylaşılan çalışma kapsamında Aralık 2023 ve Mart 2024 tarihleri arasında DeZIM ekibi, göçmen kökenli olan ve olmayan şeklindeki iki gruptan oluşan toplam 2.689 seçmenle anket yaptı. Katılımcılara Federal Mecliste temsil edilen bir partiye oy verme olasılıklarının ne kadar olduğu (“oy verme eğilimi”) soruldu ve spesifik olarak: “X partisine oy verme olasılığınız nedir?” sorusu yöneltildi. Anket yapılan kişilerden bu sorulara 1’den (“Kesinlikle bu partiye oy vermem.”) 7’ye (“Kesinlikle bu partiye oy veririm.”) kadar olan bir ölçekte cevap vermeleri istendi. DeZIM, klasik seçim anketlerinin aksine bu soru şekliyle toplanan verilerin, oy verme kararlarındaki dalgalanmaları da dikkate aldığını vurguluyor.

Almanya’da Göçmen Kökenli Seçmen Grupları

2022 verilerine göre Almanya’da yaşayan göçmen kökenliler, Almanya’daki toplam nüfusun yüzde 28,7’sini oluşturuyor ve bu geniş kesimin yalnızca yaklaşık üçte biri seçme hakkına sahip: 7 milyon 100 bin göçmen kökenli insan arasında, seçme hakkına sahip olanların payı yüzde 13. Seçmen statüsünde olanların da yalnızca 3’te 2’sinin sandığa gittiği biliniyor.

Bu seçmen grubu içinde en büyük kesim yüzde 42,3 ile kökenleri diğer Avrupa Birliği ülkelerde olan kişilerden oluşuyor. Yüzde 25,8 ile Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkerine (MENA – Orta Doğu ve Kuzey Afrika) ek olarak Türkiye’le birlikte derlenen grup ise, ikinci büyük grup konumunda. Eski Sovyetler Birliği ülkelerinden gelen seçmenler ise yüzde 12,4 ile üçüncü sırada yer aldı. Ülkelere göre dağılıma bakılacak olursa; en büyük üç göçmen kökenli seçmen grubu Türkiye (yüzde 15,3), Polonya (yüzde 12,9) ve Rusya (yüzde 8,33) kökenli kişilerden oluşmakta.

Araştırma ekibine göre 2024’te yürürlüğe giren yeni Vatandaşlık Yasası ve göçmen kökenlilerin ülke nüfusundaki oranının daha da artacak olması, gelecekte daha fazla göçmen kökenli kişinin seçme hakkına sahip olacağını gösteriyor: Bu değişim, aynı zamanda, ülke genelindeki seçmen yapısını dönüştürme potansiyeline sahip.

Göçmen Kökenli Seçmenler Hangi Siyasi Partilere Oy Veriyor?

DeZIM araştırması, göç geçmişine sahip seçmenlerin hangi partilere yöneldiğini ve bu eğilimlerin menşe ülkelerine göre nasıl farklılık gösterdiğini analiz ediyor. Bulgular, göçmen kökenli seçmenlerin tek bir blok olarak değerlendirilemeyeceğini ve parti tercihinde belirgin bölgesel farklılıklar olduğunu ortaya koyuyor.

Araştırmaya göre, Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) bu seçmen kesimi arasında en fazla destek bulan parti olmaya devam ederken, AfD en düşük oy potansiyeline sahip parti konumunda. Bununla birlikte; Yeşiller, Sol Parti ve Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) arasında dikkate değer farklar gözlemleniyor. Yeşiller göçmen kökenli seçmenler arasında sınırlı destek bulurken, BSW ve Sol Parti belirli gruplarda daha güçlü bir potansiyele sahip. Hür Demokrat Parti (FDP) ise, bu kesim arasında -seçmenin genelindeki yüzde 11’e kıyasla- düşük destek bulurken, Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) genel seçmen kitlesinde olduğu gibi göçmen kökenliler arasında da ikinci tercih konumunda.

Araştırma, kökeni eski Sovyet ülkeleri olan seçmenlerin daha çok sağ eğilimli partilere yöneldiğini, Türkiye ve Arap ülkeleri kökenlilerin (MENA) ise ağırlıklı olarak sol partileri desteklediğini gösteriyor. Bununla birlikte, BSW hem Türkiye/MENA kökenliler hem de Sovyet kökenliler göç geçmişi olmayan seçmenlere kıyasla daha fazla destek bulan parti konumunda.

Köken ülkesine göre seçmen potansiyelleri (1)

“Yeşil renkler, bu partinin seçilme ihtimalinin yüksekliğini gösterirken, kırmızı renkler ise seçilmeme ihtimalini göstermektedir.” Kaynak: Jacobsen, Jannes; Junge, Mara; Nguyen, Long und Römer, Friederike (2025): Vernachlässigtes Wähler*innenpotenzial? Über politische Problemwahrnehmungen, Alltagssorgen und Parteipräferenzen von Menschen mit Migrationshintergrund. DeZIM Data.insights 16, Berlin: Deutsches Zentrum für Integ-rations- und Migrationsforschung (DeZIM).

Göçmen Kökenli Seçmenler İçin Hangi Konular Öncelikli?

DeZIM araştırması, göçmen kökenli ve göç geçmişi olmayan seçmenlerin siyasi tercihlerini derinlemesine anlamak için hangi siyasi sorunları en acil meseleler olarak gördüklerini de ortaya koyuyor. Seçmen önceliklerini daha iyi anlamak için araştırmada kapalı ve açık uçlu sorular iki ayrı gruba yöneltildi. Bir grup katılımcıyla açık uçlu, “Sizce şu anda Almanya’daki en önemli siyasi sorun nedir?” sorusuna yanıt aradı ve verdikleri cevaplar dokuz ana başlık altında toplandı. Bu başlıklar ise şu şekilde tasnif edildi: Ekonomi/enflasyon, göç, toplumsal dayanışma ve siyasete güven, iklim değişikliği, aşırı sağ, sosyal eşitsizlik, Ukrayna ve Orta Doğu’daki savaşlar, dış politika ve eğitim.

Ekonomi ve enflasyon tüm gruplar için en çok vurgulanan sorun olurken, özellikle eski Sovyetler Birliği kökenli göçmenler bu konuyu daha sık dile getirdi. Göç, genel olarak katılımcıların beşte biri tarafından en büyük sorun olarak görülse de, MENA/ Türkiye kökenli göçmenler bu konuyu diğer gruplara kıyasla daha az öncelikli gördü. Toplumsal uyum ve siyasete güven, MENA/Türkiye ve eski Sovyetler Birliği kökenli seçmenler için öne çıkan bir kaygı unsuru. Bu gruplarda katılımcıların dörtte biri bu konuyu en büyük sorun olarak tanımlarken, diğer AB ülkelerinden gelen ve göç geçmişi olmayan seçmenler arasında bu oran yüzde 16 seviyesinde kaldı.

İklim değişikliği ise özellikle Avrupa Birliği üyesi ülkelerden gelen göçmenler ve göç geçmişi olmayanlar için daha büyük bir kaygı kaynağı. Bu gruplarda sırasıyla yüzde 12,4 ve yüzde 14,7’lik oranlarla en önemli sorunlar arasında yer alırken, MENA/Türkiye kökenli göçmenlerde bu oran yüzde 6,3, eski Sovyetler Birliği kökenlilerde ise yüzde 3,1 olarak ölçüldü.

Aşırı sağ konusu ise, Almanya’daki Türkiye ve Arap ülkeleri kökenli göçmenler için en büyük tehditlerden biri olarak öne çıkıyor. Bu gruptaki yüzde 14’lük bir kesim, aşırı sağcılığı ülkenin en önemli siyasi sorunu olarak tanımlarken, eski Sovyetler Birliği kökenliler arasında bu oran yüzde 5 ile oldukça düşük bir seviyede.

Öne çıkan diğer konu başlıkları arasında yer alan sosyal eşitsizlik, Orta Doğu’daki güncel çatışmalar, dış politika ve eğitim konuları, hiçbir grupta yüzde 5’in üzerine bir oranla çıkmadı ve dolayısıyla görece daha az öncelikli sorunlar olarak değerlendirildi.

Gazze’deki Durum, Arap Ülkeleri ve Türkiye Kökenli Seçmenleri En Fazla Kaygılandıran Unsur

DeZIM araştırması, toplumsal kaygıların göçmen kökenli ve göç geçmişi olmayan seçmenler arasında büyük ölçüde benzer olduğunu gösterse de belirli konulara verilen değer açısından önemli farklar bulunuyor. Barış, toplumsal dayanışma ve yabancı düşmanlığı her iki grup için de önemli meseleler arasında yer alırken, iklim değişikliği göç geçmişi olmayan seçmenler için çok daha büyük bir endişe kaynağı olarak öne çıkıyor.

Özellikle, Gazze’deki savaş ve yıkımın Almanya’daki etkileri konusunda belirgin görüş ayrılıkları dikkat çekiyor. Göçmen kökenli katılımcıların yüzde 40’ından fazlası bölgedeki gelişmelerin kendilerini kaygılandırdığını belirtirken, bu oran göç geçmişi olmayanlar arasında üçte bir seviyesinde kalıyor. Türkiye ve MENA kökenli katılımcılar arasında ise bu oran çok daha yüksek düzeyde. Bu kategorideki katılımcıların yüzde 57’si Orta Doğu’daki çatışmaların kendilerini derinden kaygılandırdığını, yüzde 46’sı ise bunun Almanya üzerindeki etkilerinden endişe duyduğunu ifade ediyor.

Bu bulgular, uluslararası çatışmaların ve medya tartışmalarının göç geçmişi olan insanlar üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor. Özellikle Türkiye ve Arap ülkeleri kökenliler için Orta Doğu’daki gelişmeler sadece uluslararası bir gündem maddesi değil, doğrudan kişisel ve toplumsal bir kaygı kaynağı olarak öne çıkıyor.

Göçmen Kökenli Seçmenlerin Tercihlerindeki Dönüşüm

DeZIM araştırması, göçmen kökenli seçmenlerin homojen bir seçmen kitlesi olmadığını ve siyasi tercihlerin toplumsal kaygılarla doğrudan bağlantılı olduğunu gösteriyor. SPD hâlâ en fazla destek bulan parti olsa da bu partiye olan geleneksel yönelim zayıflıyor. Sol Parti ve BSW gibi partilere olan ilginin ise arttığı görülüyor. Özellikle ekonomik eşitsizlik ve toplumsal uyum gibi meseleler, bu seçmen grubu için belirleyici faktörler arasında yer alıyor.

DeZIM, bu bağlamda, siyasi partilerin göçmen kökenli seçmenlere yönelik politikalarını uzun vadeli bir perspektifle ele alması gerektiğinin altını çiziyor. Seçmenlerin önceliklerini ve kaygılarını dikkate alan partilerin, bu seçmen grubunda gelecekte daha fazla karşılık bulma potansiyeline sahip olacağı belirtiliyor. Özellikle sosyal adalet, ekonomik güvenlik ve toplumsal uyum konularının öne çıkarılmasının, partiler için belirleyici bir strateji olabileceği öngörülüyor.

Medyanın Etkisi Seçmen Tercihlerini Şekillendiriyor mu?

DeZIM ekibi, seçmenlerin hangi konulara daha fazla önem verdiğinin kamusal tartışmalara göre de şekillendiğini ifade ediyor: Bu nedenle, seçmenlerin medya ve kamuoyu tartışmalarından etkilenmiş olabileceği göz önünde bulundurulması gerektiğini vurguluyor. Bu kapsamda hazırlanan açık uçlu sorular, önceden belirlenmiş cevap seçeneklerinden kaynaklanan yönlendirmeyi (Priming Effect) önlese de, medya ve kamuoyu gündeminde öne çıkan meselelerin seçmen algısını şekillendirme ihtimali göz ardı edilmemesi gerekiyor. Bu faktöre dikkat çeken araştırmacılar, seçmenlere bireysel yaşam koşullarını daha iyi anlayabilmek için toplumsal ve kişisel düzeyde kaygıları ölçen kapalı uçlu sorular da yöneltti ve bu etkiyi dengelemeye çalıştı. (ek/P)

Perspektif’le Avrupa gündemini günlük takip etmek ister misiniz? Perspektif bültenine kaydolun, Avrupa'daki gelişmeler e-posta kutunuza gelsin.

 

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler