Hollanda Amsterdam Olaylarına İsrail’in Müdahalesinden Rahatsız
7 Kasım'da oynanan Ajax-Maccabi Tel Aviv maçı öncesi ve sonrasında Amsterdam'da yaşananlar gündemi meşgul etmeye devam ederken, sağ koalisyon hükûmeti olayları gerekçe göstererek ülkede yaşayan Müslüman azınlıkları hedef alıyor. Öte yandan olaylarla ilgili İsrail'in hazırlayıp Hollandalı milletvekillerine sunduğu rapor, Hollanda'nın iç işlerine müdahale olarak yorumlanıyor.
Hollanda’nın önde gelen gazetelerinden De Volkskrant İsrail’in, Amsterdam’daki Maccabi taraftarlarının başlattığı şiddet olaylarıyla ilgili meclis oturumu öncesi milletvekillerine “özel rapor” gönderdiği kaydedildi. İsrail Diaspora ve Antisemitizmle Mücadele Bakanlığı tarafından gönderildiği belirtilen Amsterdam’daki Maccabi taraftarlarına yönelik “saldırılarla” ilgili raporda olaylara karışan Hollandalı kuruluşların Hamas ile bağlantılandırıldığı aktarılırken, güvenlikle ilgili bakanlıklardaki üst düzey kaynakların, söz konusu raporu İsrail’in Hollanda siyasetini etkilemeye yönelik bir müdahalesi olarak algıladığı ve bundan rahatsızlık duyduğu kaydedildi.
Haberde Hollanda Adalet ve Güvenlik Bakanı David van Weel’in raporun varlığını teyit ettiği ve Hristiyan muhafazakar Devletçi Reform Partisi (SGP) Lideri Milletvekili Chris Stoffer’in, İsrail’in raporunu kullanarak, İsrail tarafından Hamas yanlısı olarak nitelendirilen Hollandalı kuruluşların yaptırım listesine alınması ve terör örgütü ilan edilmesi için önerge verdiği hatırlatıldı.
Haberde ayrıca İsrail Diaspora ve Antisemitizmle Mücadele Bakanı Amichai Chikli’nin, De Telegraaf gazetesine verdiği demeçte, “Bu terör ağı yok edilmeli. Hollanda makamları suçlulara karşı yasal ve ekonomik tedbirler almalı ve Geert Wilders’in önerdiği gibi ilgili kişiler sınır dışı edilmeli.” ifadelerini kullandığı vurgulandı.
Bakanlıklar Müdahaleden Rahatsız
Haberde, devletin güvenliğiyle ilgili bakanlıklardaki çok sayıda yetkilinin raporla ilgili İsrail’in Hollanda siyasetine “istenmeyen bir müdahalesi” olduğu değerlendirmesinde bulunduğu, hükûmetin İsrail yanlısı tutumu nedeniyle isimlerinin gizli kalmasını isteyen iki üst düzey kaynağın ise söz konusu raporun en üst bürokratik düzeyde endişe yarattığı bilgisini paylaştığı aktarıldı.
İçişleri Bakanlığı sözcüsünün İsrail’in müdahalesiyle ilgili soruları yanıtsız bıraktığı, Ulusal Terörle Mücadele ve Güvenlik Koordinatörlüğü (NCTV) Sözcüsü’nün ise İsrail’in raporunu incelediklerini ve henüz içerik hakkında yorum yapmak istemediklerini ifade ettiği kaydedildi.
Clingendael Enstitüsü güvenlik uzmanı Koen Aartsma’nın, “Aceleyle hazırlanmış görünen ve tarafsız olmayan bir kaynaktan gelen bu tür raporlar konusunda dikkatli olunması gerektiği” şeklindeki yorumlarına yer verilen haberde, İsrail’in Hollanda Büyükelçisi Modi Ephraim’in ise “Bakanlığın rolü, antisemitizmi tespit etmek ve bununla mücadele etmektir. Bu raporla bunu yapıyorlar. Hollanda’daki soruşturmaya tam destek veriyoruz” şeklindeki değerlendirmesi aktarıldı.
“Müslümanlar Daha Fazla Ayrımcılığa Uğruyor”
Hollandalı Yahudi gazeteci Eva Prins, Hollanda’nın aşırı sağ ve merkez sağ koalisyon hükûmetinin, İsrail’in Gazze’deki soykırımını desteklediğini ve Amsterdam’daki olayları Müslüman karşıtı söylemleri güçlendirmek için kullandığını vurgulayarak İsrailli taraftarların başlattığı şiddet olaylarının hükûmetçe “antisemitizm” olarak nitelendirilmesine karşı çıktı.
Hollanda’da 30 yıldır serbest gazetecilik yapan Prins, Ajax-Maccabi Tel Aviv maçı öncesi “Tüm Arapları öldürün” ve “Gazze’de çocuk kalmadı” sloganları atan İsrailli taraftarların saldırıya uğramasının ardından hükûmetin olayları antisemitizm olarak nitelendirmesinden rahatsız olduğunu, hükûmetin, aşırı sağ kanadının olayları Müslüman ve Fas kökenli vatandaşları hedef almak için kullandığını söyledi.
Gazeteci Prins, AB Temel Haklar Ajansı (FRA)’nın “Avrupa’da Müslüman Olmak, Müslümanların Deneyimleri” başlıklı raporuna göre Hollanda’nın, Avrupa’da Müslüman karşıtlığının (İslamofobi) en çok görüldüğü ülkelerden biri olduğunu kaydederek ülkede Müslümanların Yahudilerden çok daha fazla ayrımcılığa maruz kaldığını söyledi. Hollanda’daki siyasi gidişatın endişe verici olduğunu dile getiren Prins, “Şu anda Hollanda’da bir Müslüman olsaydım kendimi güvende hissetmezdim. Antisemitizmin bu amaçla kullanılması beni derinden rahatsız ediyor ve bu nedenle sesimi yükseltiyorum.” dedi.
İsrail’in Gazze’deki soykırımına verilen desteğin başından beri korkunç olduğunu belirten Prins, “Şimdi durum daha da kötüye gidiyor. Müslümanları topluma yeterince entegre olmamakla suçluyorlar. Bazı kuruluşlar, İsrail’in hazırladığı raporlara dayanarak Hamas yanlısı olmakla itham ediliyor. Hükûmet soykırımı destekliyor ve parlamentodaki çoğunluğun bunu desteklemesini inanılmaz buluyorum.” diye konuştu.
Ülkede aşırı sağcı hükûmetin İsrail’deki soykırımı desteklediğini söyleyen Prins şöyle konuştu:
“Soykırım gerçekleştirmekte olan İsrail’e verilen desteği anlamakta zorlanıyorum. Bir Yahudi olarak bu ırkçı holiganlarla kendinizi nasıl özdeşleştirebilirsiniz? Bir Yahudi olarak kendimi bir anlamda saldırıya uğramış hissediyorum çünkü soykırım yapan ya da soykırımı kutlayan İsraillilerle özdeşleşmek istemiyorum.”
Prins Hollanda yönetiminin, Amsterdam Belediye Başkanı ve diğer siyasetçilerin sadece İsrail yönetimi yanlısı belirli Yahudi gruplarla görüştüklerini belirterek siyaset ve ana akım medyanın tutumunu eleştirdi.
Amsterdam Belediye Başkanı: “Pogrom Demeyeceğim”
Amsterdam Belediye Başkanı Femke Halsema 17 Kasım Pazar akşamı katıldığı Nieuwsuur adlı aktüalite programına verdiği demeçte, Ajax-Maccabi Tel Aviv futbol maçını çevreleyen şiddet olaylarından bahsederken bir daha “pogrom” kelimesini kullanmayacağını, çünkü bu kelimenin artık propaganda olarak kullanıldığını söyledi.
Belediye Başkanı 8 Kasım Cuma günü olaylar sonrası düzenlediği basın toplantısında, yaşananları “antisemitik vur-kaç” saldırıları olarak tanımlamış ve “Şehirde hâlâ Maccabi taraftarları var. Kentin onlar, Amsterdamlılar ve Yahudi sakinler için güvenli olmasını istiyoruz.” diyerek hafta sonu boyunca gösteri yasağı ve yüzü kapatan kıyafetlere yasak getirdiklerini duyurmuştu. Yaşananların “pogrom anılarını canlandırdığını” söyleyen Halsema bu söylemini takip eden günlerde de korumuştu. Olaylarla ilgili Maccabi taraftarları ve İsrailli yetkililerin rolüne ilişkin daha fazla ayrıntının basına yansımasıyla, Avrupa Ligi maçı öncesinde ve sonrasında yaşananlarla ilgili “Maccabi taraftarlarının neden olduğu sorunlardan da bahsetmem gerekirdi” itirafında bulundu.
Halsema, “Vurgulamak istediğim şey Amsterdamlı Yahudilerin yaşadığı üzüntü ve korkuydu,” diyerek ancak sonraki günlerde pogrom kelimesinin nasıl siyasallaştığını ve propaganda seviyesine geldiğini gördüğünü belirtti: “İsrail hükûmeti Amsterdam sokaklarında bir ‘Filistin pogromu’ndan söz etti ve Lahey’de bu kelimeler Faslı Amsterdamlılara, Müslümanlara karşı ayrımcılık yapmak için kullanıldı. Kastettiğim veya istediğim şey bu değildi.”
Halsema olaylar sonrası yaptığı basın toplantısını büyük bir ulusal ve uluslararası baskı altında düzenlendiğini vurguladı. Maç akşamı 10’dan fazla Maccabi taraftarının tutuklandığı ve bazılarının polisin “arananlar” listesinde yer aldığı ortaya çıkmıştı.
Hükûmet Krizi
Hükûmetin büyük ortağı aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) ile Dilan Yeşilgöz liderliğindeki Özgürlük ve Demokrasi İçin Halk Partisi (VVD), olaylardan Müslümanları sorumlu tutarak, “antisemitizm suçu işleyen çifte pasaport sahibi kişilerin Hollanda vatandaşlığından atılmasını” gündeme getirmiş, Başbakan Dick Schoof da öneriye olumlu baktıklarını açıklamıştı. Amsterdam’da yaşanan olayların bir “uyum krizi” olduğunu ve sorumluların “Yahudileri düşman olarak gören Müslümanlar olduğunu” öne süren Wilders ve Yeşilgöz’ün bu yaklaşımı hem muhalefet hem de koalisyon ortaklarından tepki görmüştü.
Hollanda’da, Yardımlar ve Gümrükten Sorumlu Devlet Bakanı Nora Achahbar, başkent Amsterdam’da 7 Kasım’da oynanan Ajax-Maccabi Tel Aviv maçı sonrasında gerçekleşen Bakanlar Kurulu toplantısında kullanılan “ırkçı söylemler” nedeniyle görevinden istifa ettiğini duyurdu. Hollanda’da aşırı sağcı koalisyonun küçük ortaklarından olan Yeni Sosyal Sözleşme (NSC) partisinden 42 yaşındaki Achahbar’ın Ajax-Maccabi Tel Aviv maçı nedeniyle çıkan olayların ardından hükûmet kanadından kullanılan Müslüman ve Arap karşıtı ırkçı söylemlerden rahatsız olduğu ifade edildi.
Achahbar’ın istifasının, hükûmetteki diğer NSC’li bakanlar arasında da huzursuzluğa neden olduğu bildirilirken, kabinedeki diğer NSC’li bakanların da ırkçı söylemler karşısında benzer kaygılar taşıdığı bildirildi. Temmuz ayında Devlet Bakanlığı görevine başlamadan önce savcılık, avukatlık ve hakimlik gibi çeşitli hukuki görevlerde bulunan Achahbar’ın istifasıyla NSC’nin hükümetteki temsilci sayısının 6’ya düşeceği aktarıldı.
Bu arada muhalefetteki Denk Partisinin Meclis Grup Başkanı Stephan van Baarle, sosyal medyadan yaptığı açıklamada, ilgili Bakanlar Kurulu toplantısının tüm tutanaklarının açıklanmasını istedi. Van Baarle, “Hükûmet içinde gerçekten ırkçı ifadeler kullanıldıysa hepsi gitmeli. Bu hükûmetin ayrımcılığı ve Müslüman düşmanlığını normalleştirmesinden bıktım.” değerlendirmesinde bulundu.
Belediye Meclisi “Soykırım Önergesi”ni Kabul Etti
Hollanda’da Amsterdam Belediye Meclisi, Gazze’deki duruma ilişkin “yakın ve somut bir soykırım tehdidi” bulunduğunu belirten önergeyi büyük çoğunlukla kabul etti. DENK, De Vonk, Lijst Kabamba ve Hayvan Hakları Partisinin sunduğu ve Uluslararası Adalet Divanının tedbir kararına dayanan önerge, koalisyon ortakları İşçi Partisi (PvdA), Yeşil Sol (GroenLinks) ve D66’nın da desteğiyle 45 üyeli mecliste 35 oyla kabul edildi. Koalisyon ortaklarının başlangıçta kentteki huzursuz ortamı körükleyebileceği endişesiyle çekimser kaldığı önerge, uzun tartışmaların ardından geniş bir destekle kabul edildi.
Dilan Yeşilgöz liderliğindeki Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisinin (VVD) Amsterdam Meclisindeki üyelerin tamamının önergeyi ret oyu verdiği görüldü.
Belediye Meclisi üyeleri, önergenin aynı zamanda Lahey’deki merkezi hükûmete güçlü bir mesaj niteliği taşıdığını vurgulayarak, “Hollanda uluslararası hukuka uymalı ve net bir tutum sergilemeli” değerlendirmesinde bulundu. Önergeyi destekleyen partiler, Hollanda hükûmeti Gazze’deki şiddete karşı net bir tutum almadığı sürece Amsterdam’daki Filistin yanlısı gösterilerin devam edeceğini belirtti. (AA, P)