'Gazze '

Uluslararası Af Örgütü: “İsrail Gazze’de Soykırım Yapıyor”

Uluslararası Af Örgütü’nün hazırladığı kapsamlı bir rapor, İsrail’in Gazze’de Filistinlilere yönelik eylemlerinin soykırım teşkil ettiğini belgeledi. Lahey’de kamuoyuna açıklanan raporda, 212 tanık ifadesi, uydu görüntüleri ve uluslararası dava dosyaları gibi çeşitli kanıtlar bir araya getiriliyor.

Gazze, Nisan 2024. Fotoğraf: Shutterstock- Anas-Mohammed

Amnesty International, 2023 yılının Ekim ayında başlayan İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının ardından yayımladığı raporda, İsrail’in bu saldırıları Filistinlilere yönelik bir soykırım olarak nitelendiriyor. Uluslararası Af Örgütü, 7 Ekim 2023 ile Temmuz 2024 arasında gerçekleşen saldırılara dair yürütülen kapsamlı araştırmanın sonucunda, İsrail’in Gazze’deki Filistinlilere karşı “soykırım” işlediğini açıkladı.

Amnesty International’ın “‘İnsan Değilmiş Gibi Hissediyorsun’: İsrail’in Gazze’de Filistinlilere Yönelik Soykırımı” başlıklı raporunda, tanık ifadeleri, uydu görüntüleri, dijital kanıtlar ve İsrail hükümetinin açıklamaları detaylı bir şekilde analiz edildi. Rapor, sadece bir askeri operasyon olarak görülemeyecek kadar geniş ve kasıtlı bir planın parçası olarak değerlendirilen saldırılara dair çarpıcı bulgular ortaya koyuyor. Bu açıdan rapor, uluslararası arenada açılacak dava ve yargılamalar için önemli bir kaynak niteliği taşıyor.

Ayrıca Uluslararası Af Örgütü dünyanın dört bir yanındaki şubeleri aracılığıyla faaliyette bulunduğu ülkelerin yetkililerine soykırım eylemlerini önleme ve cezalandırma yükümlülüklerini hatırlatan bir mektup göndererek, “İsrail’in Gazze’de soykırım anlamına gelen tüm eylemlerine son vermek üzere acil adımlar atma ve İsrail’e tüm silah ve diğer askeri teçhizat veya yardımların doğrudan veya dolaylı tedarikini, satışını, transferini derhal askıya alma” çağrısında bulunacak.

Soykırım Olduğuna İnanmak İçin Yeterli Kanıt Var

Uluslararası Af Örgütü, 7 Ekim 2023 ile Temmuz 2024 arasında Gazze’deki ihlalleri detaylı bir şekilde ele alan bir raporu için aralarında saldırılardan zarar gören Filistinlilerin, tanıkların, Gazze’deki yerel yetkililerin ve sağlık çalışanlarının bulunduğu 212 kişiyle görüştü. Raporda, İsrail hükûmeti ve ordu yetkililerinin, Filistinlilere karşı soykırım eylemleri talep eden veya bunu haklı gösteren 102 açıklaması da analiz edildi.

Uluslararası Af Örgütü, İsrail’in Gazze’deki eylemlerini uluslararası hukuk çerçevesinde soykırım olarak değerlendirdi. Rapora göre, Gazze’deki Filistinliler, soykırım sözleşmesinde korunan bir grup olarak değerlendirildi. İsrail’in eylemleri, soykırım sözleşmesine aykırı olarak, Filistinlilere yönelik öldürme, ciddi bedensel veya ruhsal zarar verme ve fiziksel varlıklarını ortadan kaldıracak yaşam koşullarına maruz bırakma gibi suçları içeriyor. Örgüt, bu eylemlerin “grubun fiziksel varlığını ortadan kaldırma niyetiyle” gerçekleştirildiği sonucuna vardı.

Uluslararası Af Örgütü, bulgularını İsrail yetkilileriyle paylaşmasına rağmen, raporun yayımlandığı tarihe kadar İsrail yönetiminden kayda değer bir yanıt alamadığını belirtti.

Raporda Öne Çıkan Bazı Tespitler

Rapor, İsrail’in Gazze’de Filistinlileri zamanla varlıklarının sona ermesi için tasarlanmış yaşam koşullarına kasten maruz bıraktığını belgeledi. Bu koşullar, birbirinin yıkıcı etkilerinin ortaya çıkardığı durumu birçok kez daha da vahim hâle getiren eş zamanlı üç yöntemle oluşturuldu: Yaşamın devamlılığını sağlayan altyapıya ve sivil halkın hayatta kalması için vazgeçilmez olan diğer yapılara hasar verilmesi veya bunların yok edilmesi; Gazze’nin neredeyse tüm nüfusunu zorla yerinden etmek için defalarca aşırı geniş kapsamlı, keyfi ve kafa karıştırıcı “tahliye” emirlerinin çıkarılması ile temel hizmetlerin, insani yardımın, hayat kurtarıcı malzemelerin Gazze’ye girişine izin verilmemesi ve Gazze Şeridi içinde ihtiyaç duyulan bölgelere ulaştırılmasının engellenmesi.

İsrail’in, Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki ölümcül saldırılarından sonraki eylemleri, Gazze’nin nüfusunu çöküşün eşiğine getirdi. Acımasız askeri saldırılarda, 7 Ekim 2024 itibariyle, çoğu doğrudan veya kasten gelişigüzel saldırılarda olmak üzere 13 bin 300’den fazlası çocuk 42 binden fazla Filistinli öldürüldü, 97 binden fazlası yaralandı. Çocuklar, gazeteciler, sağlık ve insani yardım çalışanları arasında bilinen en yüksek ölü sayılarına ulaşıldı. Saldırılar, genellikle birden fazla kuşaktan insanların oluşturduğu aileleri tamamen yok etti ve emsalsiz bir tahribat yarattı.

Sadece ilk iki ayda İsrail hava kuvvetleri, Gazze’de yaklaşık 10 bin hava saldırısı gerçekleştirdi. Bunların çoğunda, hastaneler ve diğer önemli altyapı tesisleri de dahil olmak üzere yoğun nüfuslu yerleşim bölgelerine yönelik geniş alan etkili büyük patlayıcı silahlar kullanıldı. Kilometrekare başına yaklaşık 6.300 kişinin düştüğü, dünyanın en yoğun nüfuslu yerlerinden birinde bu saldırıların etkisi yıkıcı oldu.

7 Ekim 2023 ile 20 Nisan 2024 arasında, 141’i çocuk en az 334 sivilin öldürülmesine, yüzlerce sivilin ise yaralanmasına yol açan 15 hava saldırısına yönelik incelemeyle, Gazze’de Filistinlilerin öldürülmesini, ağır ruhsal ve bedensel hasara maruz bırakılmasını içeren soykırım eylemleri belgelendi. Uluslararası Af Örgütü, saldırıların herhangi birinin askeri bir hedefe yönelik olduğuna dair hiçbir kanıt bulamadı. Tüm kanıtlar, ölenlerin tamamının çatışmalarda doğrudan yer almayan siviller olduğunu gösterdi. 20 Nisan 2024’teki emsal niteliğindeki bir vakada, İsrail’in Refah’ın doğusundaki El Cuneyne mahallesindeki hava saldırısı, Abdelal ailesini yok etti. 16 çocuk dahil üç kuşaktan Filistinliler uykularında öldürüldü. Saldırılar, sivil nüfus içinde en yüksek sayıda ölüm ve yaralanmaya sebep olacak şekilde gerçekleştirildi.

21. Yüzyılın En Büyük Yıkımı

Uzmanlar, bu tahribatın 21. yüzyıldaki diğer herhangi bir çatışmada görülmemiş boyutlarda ve hızda meydana geldiğini, şehirleri topyekûn yıkıma uğrattığını ve kritik altyapıyı, tarım arazilerini, kültürel ve dinî mekânları ortadan kaldırdığını belirtti. Gazze’nin geniş bölgeleri yaşanmaz hâle getirildi.

Dünya Bankası, AB ve BM’nin Mart 2024’te yayınladığı ortak Geçici Hasar Değerlendirmesi’ne göre, Ocak 2024 itibariyle Gazze’deki tüm evlerin yaklaşık yüzde 62’si hasar gördü veya yıkıldı. Bu, yaklaşık 1,08 milyon kişiyi etkiledi. Gazze’deki sağlık tesislerinin yaklaşık yüzde 84’ü ve su altyapısının yüzde 57’si hasar gördü veya yıkıldı. BM Uydu Merkezi’nin (UNOSAT) uydu görüntülerine dayalı değerlendirmesine göre, Temmuz 2024 itibariyle Gazze’deki toplam yapıların yaklaşık yüzde 63’ü hasar gördü veya yıkıldı. Uluslararası Af Örgütü, o tarihe kadar Gazze’de ortalama her 17 metrede bir hasarlı ya da yıkılmış bina olduğunu tahmin ediyor.

Yaklaşık 625 bin öğrenci bir eğitim-öğretim yılını kaçırdı ve okulların tahmini yüzde 85’i zarar gördü. Geçici Hasar Değerlendirmesi, Gazze’deki 17 üniversitenin ve tüm miras alanlarının yaklaşık yüzde 63’ünün yıkıldığını veya hasar gördüğünü ortaya koydu. Aralarında önemli simge yapılar, arkeolojik alanlar, dinî kurumlar ve anıtlar bulunuyordu. Bunların çoğu Filistin ulusal kimliği, kolektif hafıza ve sosyal doku açısından büyük önem taşıyordu.

Uluslararası Af Örgütü, camilere yönelik 34 saldırıyı belgeleyen 43 videoyu doğruladı. Bunlardan 12 cami kontrollü yıkım yoluyla tahrip edildi ancak gerçek yıkım seviyesi çok daha yüksek olabilir. Mart 2024 itibariyle, bir açık kaynak araştırması 100 cami ve 21 mezarlıkta hasar veya yıkım tespit etti.

Yaban Bitki Ve Hayvan Yemi Yediler

7 Ekim 2023’ten sonra İsrail, Gazze’ye yönelik ablukayı sıkılaştırarak elektrik, su ve yakıt tedarikini kesti. Bu süreçte, Gazze’nin kuzeyindeki bölgelere insani yardımların ve hayat kurtarıcı ürünlerin ulaşması engellendi. Bunun sonucunda, Gazze’deki evler, hastaneler, su ve hijyen tesisleri, tarım arazileri büyük zarar gördü. Ayrıca, halkın toplu şekilde yerinden edilmesi, açlık ve hastalıkların hızla yayılmasına yol açtı. Küçük çocuklar, gebe ve emziren kadınlar gibi hassas grupların sağlıkları uzun vadeli olumsuz etkilerle karşı karşıya kaldı.

Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması, saldırının iki ay sonrasında açlık riskinin 2 milyondan fazla Gazze sakini için kriz, acil durum ve felaket seviyelerine ulaştığını belirtti. Açlık, önceki tahminlere göre iki katına çıkarken, Gazze Nehri’nin kuzeyinde bu durum daha da kötüleşti. Hanelerin yüzde 80’i, uzun süre boyunca yemek bulamamak gibi zor koşullarla karşı karşıya kaldığını bildirdi. Şubat 2024 itibarıyla, insanlar yabani bitkiler ve hayvan yemi yemeye başladı. Yiyecek bulabilen yerlerde ise, yüksek fiyatlar ve taze besinlerin yokluğu nedeniyle beslenme yetersizlikleri arttı.

Çocuklar Açlık Ve Susuzluktan Ağlayamayacak Hâle Geldi

Uluslararası Af Örgütü’nün raporu, Gazze’deki insani kriz nedeniyle özellikle çocukların ciddi şekilde etkilendiğini ortaya koyuyor. Ocak 2024’te Gazze’nin kuzeyinde iki yaş altındaki çocukların yüzde 15’inin yetersiz beslendiği, yüzde 5’inin ise akut yetersiz beslenme durumunda olduğu belirlendi. Beyt Lahya’daki Kemal Advan Hastanesi’nde tedavi altındaki çocukların birçoğu, aşırı zayıflık ve susuzluk nedeniyle hareket edemiyor ya da ağlayamıyordu. Nisan 2024’e kadar 26 çocuk yetersiz beslenme kaynaklı nedenlerle hayatını kaybetti.

Aynı dönemde bulaşıcı hastalıklar keskin bir artış gösterdi; ishal, akut solunum yolu hastalıkları ve sarılık vakaları yüz binlere ulaştı. Beş yaş altındaki çocuklar en savunmasız grup olarak öne çıktı. Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde ölüm oranları yüzde 3’ten yüzde 12’ye yükseldi.

Bunun yanında, işkence ve insanlık dışı muamele gibi hukuksuz uygulamalar sonucunda 53 kişi yaşamını yitirdi. Süregelen kriz, Gazze halkının fiziksel ve ruhsal sağlığı üzerinde kalıcı hasarlara yol açarak toplumu derinden etkiledi. Açlık, hastalık ve travma, halkın geleceğini tehdit etmeye devam ediyor.

1,9 Milyon Filistinli İnsanlık Dışı Koşullarda Yerinden Edildi

Uluslararası Af Örgütü’nün raporu, İsrail’in 7 Ekim 2023 ile 30 Eylül 2024 tarihleri arasında Gazze’deki Filistinli sivillere yönelik zorla yerinden etme politikalarını ayrıntılı şekilde ele alıyor. Rapora göre, İsrail yetkilileri tarafından yayımlanan en az 59 tahliye emri, Gazze nüfusunun yüzde 90’ını oluşturan yaklaşık 1,9 milyon Filistinliyi insanlık dışı koşullarda yaşamaya zorladı. Bu yerinden edilme dalgası, 1948’deki Nakba’dan bu yana Filistinlilerin yaşadığı en büyük zorunlu göç dalgası oldu. Özellikle 1948’de etnik temizlikle evlerinden çıkarılan mültecilerin torunlarının yeniden yerlerinden edilmesi, derin bir travmaya neden oldu ve ekonomik sıkıntıları daha da artırdı.

İsrail, yerinden edilen sivillere yardım sağlama, onları koruma veya daha güvenli bölgelere geçici olarak yerleştirme çağrılarını reddederek bu eylemlerin kasıtlı olduğunu ortaya koydu. Sivillerin kuzey Gazze’ye dönmelerine izin verilmediği gibi, uluslararası hukuka aykırı bir şekilde dönüş hakları da engellendi. İsrail’in bu politikalarının, Filistinlilerin güvenli bir yaşam alanına sahip olmalarını imkânsız hale getirdiği ve onları sürekli bir belirsizlik içinde bıraktığı belirtildi.

Raporda, İsrail’in Gazze’nin tarım arazileri ve altyapısına yönelik geniş çaplı yıkımı da detaylandırılıyor. Haziran 2024 itibariyle, Gazze’deki ekilebilir arazilerin yüzde 63’ünün büyük ölçüde tahrip olduğu, bunun bombalama, buldozerlerle yıkım ve ağır araçların hareketi gibi yöntemlerle gerçekleştirildiği tespit edildi. İsrail ordusu tarafından genişletilen “tampon bölge”, Gazze’nin toplam alanının %16’sını kapsar hale geldi ve bu bölgedeki verimli tarım arazilerinin neredeyse tamamı kullanılamaz hale getirildi.

Sonuç olarak, rapor, İsrail’in bu politikalarının Filistinlilere yönelik sistematik bir yerinden etme ve yıkım stratejisi olduğunu ortaya koyuyor. Bu eylemlerin uluslararası hukuku ihlal ettiği ve insani koşulları daha da kötüleştirdiği açıkça vurgulanıyor. Filistin halkının bu süreçte yaşadığı derin travma, hem tarihsel hem de güncel bağlamda daha geniş bir kriz ortamını güçlendiriyor.

İsrail Yetkililerinden Gazze’yi “Haritadan Silme” Söylemleri

Uluslararası Af Örgütü, saldırıyı yönetmekten sorumlu üst düzey yetkililerce yapılan, görünüşe göre soykırım eylemlerini talep eden veya haklı gösteren ve böylelikle soykırım niyetine doğrudan kanıt teşkil eden 22 açıklama tespit etti. Örgüt, üst düzey yetkililer tarafından yapılan ve soykırımı talep eden ya da haklı gösteren 22 açıklama tespit etti. Özellikle dönemin Enerji ve Altyapı Bakanı Israel Katz’ın, Gazze halkını temel hizmetlerden mahrum bırakmayı savunan ifadeleri buna örnek gösterildi.

Ayrıca internette yayınlanan ve İsrail askerlerinin Gazze’nin yerle bir edilmesi veya Gazze’deki insanlara temel hizmetlerin verilmemesi çağrısında bulundukları ya da Filistinlilere ait evlerin, camilerin, okulların ve üniversitelerin, bazı durumlarda görünürde askeri bir gereklilik olmaksızın, kontrollü yıkımlar da dahil olmak üzere yapılan yıkımları kutladıklarını gösteren 62 video, ses kaydı ve fotoğraf üzerinde inceleme yapıldı. 31’inde Gazze’nin yok edilmesi, yıkılması, yakılması ya da “haritadan silinmesi” için sözlü ya da yazılı çağrıda bulunulduğu ya da benzer söylemler kullanıldığı tespit edildi.

Raporda, İsrail’in savunma amaçlı hareket ettiğine dair iddialar da ele alındı. Hamas’ın sivil yerleşim bölgelerinde bulunması, İsrail’in sivilleri korumak için gerekli önlemleri alma sorumluluğunu ortadan kaldığı ve İsrail’in bu yükümlülüklerini yerine getirme noktasında sistematik olarak başarısız olduğu ve çok sayıda uluslararası hukuk ihlali gerçekleştirdiği sonucuna varıldı. Raporda Hamas’ın eylemlerinin İsrail’in geniş çaplı yıkımlarını ve yardım engellemelerini haklı gösteremeyeceği belirtildi.

Tanıklar Anlatıyor: “Burada Kendini İnsan Değilmiş Gibi Hissediyorsun.”

“Burada, Deyr El Balah’ta kıyamet kopmuş gibi. Çadır kuracak yer yok, sahile yakın bir yere kurmak zorundasın. Çocuklarını böceklerden ve sıcaktan koruman gerekiyor ve temiz su yok, tuvalet yok, bir yandan da bombardıman hiç durmuyor. Burada kendini insan değilmiş gibi hissediyorsun.” Haziran 2024’te Refah’ta yerinden edilerek Deyr El Balah kentine sığınan, 42 yaşındaki üç çocuk babası Muhammed.

“Bedenim hayatta kaldı ama ruhum çocuklarımla birlikte öldü, onlarla birlikte enkazın altında ezildi.” Anne ve babası, kız kardeşi, eşi ve üç çocuğu 14 Aralık 2023’te bir İsrail’in gerçekleştirdiği bir hava saldırısında öldürülen Ahmed Nasman.

“Güneydeki diğer hastaneler hizmet dışı kaldığı için kuvözü olan tek hastane biz kaldık ve Gazze Şeridi’nin çoğu yerinden edilerek buraya [Refah’a] geldi. Bazen bir kuvöze beş yenidoğan ve küçük çocuk yerleştirmek zorunda kalıyorduk, yenidoğan sepsisinin yangın gibi yayılmasının ardından annelerden bebeklerini yere yatırmalarını istememiz gerekti.” Refah’ta Birleşik Arap Emirlikleri’nin Kızılay Hastanesi’ndeki yenidoğan yoğun bakım ünitesinin yöneticisi Muhammed Salama, 9 Mayıs 2024.

“Savaştan sonra Gazze’de tarımın geleceğini göremiyoruz… Her şey yok oldu… Hikâye, tek bir balıkçıyla ya da çiftlikte çalışan bir kadınla ilgili değil, insanların mirasının çalınmış olmasıyla ilgili. İnsanların gıda üretme kabiliyetini çaldılar.” Tarımsal Çalışma Komiteleri Birliği üyesi Müeyyed Ahmed, 6 Mayıs 2024.

“Yardım Eden Devletler Soykırımda Suç Ortağı Olma Riski Altında”

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard yaptığı açıklamada İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının soykırım teşkil ettiğini ve uluslararası toplumun bu duruma acilen müdahale etmesi gerektiğini vurguladı. Raporda İsrail’in, Soykırım Sözleşmesi’ne aykırı bir şekilde, Filistinlileri yok etmeye yönelik bir niyetle hareket ettiği belirtiliyor. Bu eylemler, öldürme, ciddi bedensel ve ruhsal zarar verme ve yaşam koşullarını kasıtlı olarak dayanılmaz hâle getirme gibi unsurları içeriyor.

Callamard, İsrail’in uluslararası hukuku ve insani yardım çağrılarını hiçe sayarak soykırım fiillerini devam ettirdiğini, buna rağmen uluslararası toplumun İsrail üzerindeki baskıda yetersiz kaldığını ifade ediyor. Özellikle ABD ve Almanya gibi ülkelerin İsrail’e silah tedarik etmeye devam etmesi, bu devletleri soykırımı önleme yükümlülüğünü ihlal etmekle suçluyor.

Raporda Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM), İsrail liderlerine karşı savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar nedeniyle tutuklama emri çıkarması, adaletin sağlanması adına bir umut olarak gösterilirken, UCM’nin, İsrail’in soykırım fiillerini soruşturma listesine eklemesi ve uluslararası toplumun sorumluların yargılanması için harekete geçmesi gerektiği vurgulanıyor.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler